Belki gözlemlemişsinizdir, son yıllarda nefesle bişeyler teknikleri çok moda oldu. “Sen bi kere doğru nefes bile alamıyon ki” ile başlayıp, nefes ala ala beyne oksijeni yükledikten sonra salya sümük çocukluk travmalarına kadar giden uzun bir yol. Hor görmüyorum, nefes alma tekniklerinin gücüne genel anlamda inanıyorum. Sadece nefes almak gibi bedava bir mevzunun aşırı para basma makinasına dönüşümü beni düşündürüyor. Bununla beraber, ben size nefes ile çocuğunuzun geleceği konusunda nasıl karar alıp bunun iletişimini daha net bir şekilde yapabileceğinizi anlatmak istiyorum. “O ne be?” demeyin. Hakikatlerden bahsediyorum. Pek tabii ki, beni/tarzımı az çok tanıyorsanız, bu konuda gerçekten ciddi olmadığımı da sezmişsinizdir. Hakikat, nadiren ciddidir… Lakin başlığın hakkını vereceğime inanıyorum.
Aşağıdaki telefon diyalogu nefesle bu işin nasıl yapılabileceğine pratik bir örnek. Diyalogu daha iyi anlayabilmeniz için biraz ön bilgi vereyim. Bizim evin oğlu Sarp bu Yaz, İstanbul’un dışında, çok sevdiği futbol sporunu icra edebileceği bir Yaz futbol okuluna başladı. Pek de eğleniyor. Sarp aynı zamanda bir süredir basketbolla çok ilgili ama henüz amatörlüğün “a” harfinin kuruğunda top sektiriyor, o kadar. Sarp fiziksel gelişim olarak biraz geriden geliyor. Boyu yaşıtlarının altında. Dolayısıyla basket oynayarak boyunu uzatma stratejisi ortamda gezmekte. Evin annesi ise aklına yatmayan bir fikirle karşılaştığında sessizleşir, susar. İletişimi burun delikleriyle devam ettirir. Fikir hoşuna gitmeyince burun delikleri, orta derinlikte yavaşça süzülen bir manta balığının kanatları gibi açılııır, kapanııır… Bu kadar yeterli olur diye düşünüyorum, buyrun başlayalım.
BABA- Alo, futbol nasıldı dün?
ANNE- Ay çok güzeldi. Hoca çok güzel bir takım kurdu, heyecanlı bir maç çıkardılar. Sarp da çok eğlendi, bittiğinde hoplayıp zıplıyordu enerjiden.
BABA- İyi ne güzel işte, iyi ki yazdırmışız. Seviyo çocuk.
ANNE- Evet.
BABA- Ha bu arada unutmadan, Metin hocaya mutlaka İstanbul’da tavsiye edebileceği bir futbol okulu var mı, soralım.
…
(Bu noktadan sonra anne sadece nefesle iletişime devam ediyor. “Fii” annenin burnundan nefes alma sesini, “Füü” ise, yine burnundan nefes verme sesini yazınlandırıyor.)
…
ANNE- Fiii füüü
BABA- Çünkü bizim oralarda bilinen okullar hakkında çok iyi şeyler duymadım. Antin kuntin bir yere gitmesin çocuk.
ANNE- Fiii füüü
BABA- Unutturma, mutlaka soralım.
ANNE- Fiii füüü
BABA- Alo?
ANNE- Fiii?
BABA- Sen futbolu düşünmüyorsun galiba…
ANNE- Füü.
BABA- Dur tahmin edeyim basketbol oynasın diceksin?
ANNE- Fifü fifü fifü fifü
BABA- Hayatım, basket oynamasın demiyoruz biz de. Ama futbola aşık çocuk, seviyorsa onu da yapabilir.
ANNE- FİFÜ FİFÜ FİFÜ
BABA- Ya yapsın demiyorum, istemiyorsa gitmesin, ya da neye gitmek isterse ona gitsin. Zaten basketi okulda hallederiz dedik ya? Olur da devam etmek isterse futbola, aklımızda iyi bir futbol okulu olsun en azından…
ANNE- FİFÜFİFÜFİFÜFİFÜ
BABA- Futbol hiç mantıklı gelmiyor sana di mi?
ANNE- Fii
BABA- Saçma hatta di mi?
ANNE- Fü
BABA- Ya ne insansın ya, ben sorarım Metin hocaya, bilgimiz olsun. Sarp isterse gider istemezse gitmez.
ANNE- FİFÜ!
BABA- Off hayatım yaa…
ANNE- Fiii füüü
BABA- İyi tamam, sadece basket.
ANNE- Fiiii füüüü
BABA- Ben de seni çok seviyorum.
ANNE- Fiii fü
BABA- Tamam ararım akşam…
Bu diyalogu bizzat yaşamasam inanmazdım nefesin bunu bile yapabileceğine. Bazen nefes bizi çocukluk travmamıza götürüyor, bazen de bir çocuğun geleceğini etkileyecek travmalarını yaratma yolunda ebeveynlere araç oluyor. Şimdi ikna oldunuz mu bu teknikle çocuğun geleceği konusunda yön çizilebileceğine? Ne demiş atalarımız, “Bir nefes bin sözden güçlüdür” (Tamamen atıyorum). Başka ne demişler peki?
Fi.
Fü.