Sarp’la Pareto ilişkisi yaşadığımız zamanlardı. Yüzde 80 annesini, yüzde 20 beni seviyordu. Ne yaparsam yapayım yirmiyi bir geçemiyordum. Sonra baktım ki bu iş etik yollarla olmayacak, etik olmayan yollara başvurmaya karar verdim. Belden aşağı vuracaktım. Önce sinsi sinsi pusuya yatıp gözlem yaptım. Rakibimin zayıf noktalarını bulmalıydım. Bir süre sonra şunu farkettim, rakip sık sık bana ve oğlana neyi, nasıl yapacağımızı, ne zaman/nereye gideceğimizi söylüyor. Bildiğin yönetici. Patron. Başbakan. Komutan…
İşte buydu!! Komutan! Eğer rakibimi otorite olarak konumlandırırsam, Sarp’la ona karşı birleşme şansımı arttırabilirdim! Ama komutan tek başına yeterli değildi. Yeterince olumsuzluk barındırmıyordu. Aklıma G.O.R.A. filmindeki “Komutan Logar” karakteri geldi.
Az buçuk tarih okumuşluğum var. İngiliz dezenformasyon modelini uygulamaya karar verdim. İlk başta Sarp’a Logar’ı anlattım. Onun despot otoriter bir komutan olduğunu netleştirdikten sonra asıl darbeyi vurma zamanım gelmişti. Doğru anı beklemeliydim. Erken bir taarruz bütün savaşı kaybetmeme sebep olabilirdi. Bir gün Anne biz Sarp’la oynarken gelip “Hadi artık giyinin, çıkmamız lazım” diye vıdıvıdırken, Sarp’a dönüp “Ya bu da Komutan Logar gibi, hep n’aapıcağımızı söylüyor eheheh” dedim. Sarp önce bir durdu, emin olamadı. Lakin zamanlamam mükemmeldi. Yavaş yavaş Sarp’ın da gözleri kısıldı ve “Ehehe evet Komutan Logar… Aannee sen Komutan Logar’sın ihihi ehehehe…” dedi. Karanlık tarafa geçmiş olan kalbimde patlayan havai fişeklerin gürültüsü artarken, gaipten flu sesler geliyordu kulağıma, “Aferin Serkan, çok yararlı bir şey öğrettin çocuğa”…
İşte o gün yirmiyi bir değil, bir kaç geçtim ve bugün gelmiş olduğum -nispeten- güçlü konuma ilk adımımı atmış oldum. Önce bir düşman yarat, sonra rakibini o düşmanla bağdaştır.
O günden beri, anne ne zaman bize ne yapacağımızı söylese, arkasından hemen yapıştırıyoruz oğlumla “…dedi Komutan Logar”.
Bununla beraber hiç bir etik dışı taktik, saf bir zaferle sonuçlanmıyor. Frankeştayn mevzusu. Bu hafta Logar yine Sarp’a ne yapmayacağını söylerken, Sarp isyan etmiş ve carlamış: “Ben hiç komutan olmuyorum, benim hiçbir dediğim olmuyor!”. Logar da “Tamam, bir gün seçelim, o gün sen komutan ol” diye bir teklif sunmuş. Yukarıdaki resimde görülen post-it’le sözleşmelerini ilan etmişler. O Pazar, bu Pazar. Planlar şimdiden başladı, ilk önce beyefendiye su matarası ve Kadıköy’den mıknatıslı küpe alınacakmış, sonra da İskender kebap yenilecek ve akabinde Aikido’ya gidilecekmiş. Heyecanla bekliyoruz, daha şimdiden kendimi gülmemek için zor tutuyorum.
Birey olma serüveninde, ebeveynleri için küçük, kendisi için büyük bir adım. Deneyin sonuçlarından malzeme çıkarsa, devamı haftaya…