BİR YASAK AŞK HİKAYESİ

screen-shot-2017-02-15-at-14-41-06

Onunla ilk kez bir mağazada karşılaşmıştık. Yanında karısı da vardı. Göz göze geldiğimiz an onun beni istediğini anlamıştım. Aldı da. Beni eve götürdüğünde yepyeni bir ilişkinin heyecanını yaşıyorduk. Bedenine sarılmak beni en çok mutlu eden şeydi. Karısı bundan hiç rahatsız olmuyor, hatta bizi beraber gördüğünde iltifat bile ediyordu. Bazen buluştuğumuzda uzun uzun aynanın karşısında durur “bizi” seyrederdik… Ben de işleri kolaylaştırıyordum. Onun tercih ettiği her şeyle uyumluydum. Belki de bu yüzden beni bu kadar sık tercih ediyordu. Ara ara kopuyorduk ve görüşemiyorduk. Benim içinden geçmem gereken temizlenme süreçlerim oluyordu. Ama her geri dönüşüm maskot gibi küçük ve sevimli bir özlemin giderilmesiydi… Uzun bir süre devam etti bu ilişki. Artık eskisi kadar dışarı çıkmıyorduk, daha çok evde takılıyorduk. Hatta geceleri beraber uyumaya başlamıştık -ki bu benim için yepyeni bir aşamaydı. Derken bir gün karısının fikir değiştirdiğini farkettik. Beni eleştirmeye, hor görmeye başlamıştı. Ne zaman bu evden gideceğimi merak ediyordu. Ama sevgilim beni savunuyor, kimsenin ilişkimize karışma hakkı olmadığını, gerekirse sonsuza kadar devam edebileceğimizi söylüyordu. Kendimi bir nebze iyi hissettiriyordu sözleri, yine de korkuyordum bu ani değişiklikten. En son karısı benden yer bezi olacağını söyleyince ipler gerildi. Bana dokunmaması için tehditler savurdu sevgilim. Bu arada söylemedim, ama ben de ilk tanıştığımız gün olduğu kadar güzel değildim. Yıpranmıştım, sarkmıştım, delikler oluşmuştu bedenimde. Rengim solmuştu zaman içinde. Ama aşk bu ya, bu halimi daha çok seviyordu. Şapşal şirin şey. “Kendimi en rahat seninleyken hissediyorum” derdi.  Derken bir gün temizlik sürecinden çıktığımda karısı beni başka bir yere yönlendirdi. Ne olduğunu anlayamadan beni karanlık bir köşeye sakladı. Bulunamayacağım bir yere. İtiraz edemedim… Sevgilim beni çok aradı. Ama karısı bana ulaşamaması için her soruyu yalanlarla geçiştiriyordu. Derken o kadın kendi elleriyle başkalarını aldı eve kocası için. Aslında ilişkimiz süresince hep başkaları oluyordu ama hiç biri benden daha çok ilgi görmezdi. Oysa şimdi ben ortalıkta yokken, o yenilerden bazıları çaldılar kalbini sevgilimin. Umutsuzlukla yoğruldum. Karanlık ve küf kokulu bir yalnızlıkta yoruldum.

Bir gün, hafif bir ışık girdi gözüme ve bir çığlık patladı kulaklarımda. O’ydu bağıran. Beni bulmuş olmanın sevinci ve beni saklayan karısına olan öfkesi bir aradaydı. Yeniden beraberdik ve ben buna inanamıyordum. Eskisinden daha bitik bir haldeydim, ama o beni böylede kabul etmişti. O halime bile razıydı. “Gerçek aşkın aşabileceği hiç bir engel yok” diye düşündüm bir süre. Yanılmışım. Kısa zaman sonra beni bulduğu gün yaşadığı mutluluk yerini ezik bir suçluluk duygusuna bırakmıştı. Beni neredeyse sadece geceleri yatağa girerken yanına alıyor, ve artık evden hiç çıkarmıyordu. Görüşme süremiz kısalmış, görüşmeme aralarımız uzamıştı. Bir şeyler ölmüştü onda. Karısının bizi ayırması amacına ulaşmış, bana olan aşkı, unutmayı çok iyi bilen insan hafızası tarafından boğdurulmuştu bilinçaltında izbe bir yerde. Hiç bir şey aynı değildi. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı…

Bu satırları size yer bezi olarak yazıyorum. Artık karısı bile hatırlamıyor beni.

Şimdi siz bunları okurken aklınızdan ne geçti bilmiyorum ama bariz olarak biz erkeklerin uzun vadeli ilişkiye girdiği ve solmasına, delik deşik olmasına, yakasının erimesine rağmen attırmadığımız ve inatla giymeye devam ettiğimiz tişörtlerden bahsediyordum. Daha doğrusu bir tişörtün ağzından anlattım süreci. Bir tişörtle bir erkeğin vazgeçilmez aşk hikayesini. İnanmıyorsanız bir daha okuyun.

Lütfen bizi ve bizim emektar tişörtlerimizi rahat bırakın. Bu aşkı anlamıyorsanız bile aramızdan çekilin. Sizin gördüğünüz delikler bir eksiklik değil, tam tersine, ucu yakılmış asker mektubu gibi, manalı eksiklikler. Yakasının eridiğini iddia edebilirsiniz, ama iki aşık birbirinde erimişse, bunun ne kötü yanı olabilir ki! Rengi mi solmuş? Biz ona baktığımızda solmuş renk değil, yaşanmışlıkların mutlu gölgelerini görüyoruz. Sarkan ipler ise ortak bir geçmişin görkemini anlatan ince uzun hikayeler.

“Ya Hakan yaa, allah aşkına atalım artık şunu, bu ne ya her yeri delik deşik, fare yemiş gibi!!! O kadar yeni tişört var dolabında, hala bu iğrenç şeyi giyiyorsun” demeyin.

Görüntü hiçbir şeydir.

Konfor her şey.

Eski Tişörtüme Dokunma!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s