Hoşgeldin Yaz.
Ihlamur kokuları eşliğinde döndü mevsim. Sivrisinekler çıktılar piyasaya. Genç, dinamik, heyecanlı sivrisinekler. Bu sene sanki biraz daha iriler. İrisini tercih ederim. Daha kolay hedef olurlar. Havalar ısındı haliyle. Ter boncuklarıda yerleştiler alınlara. Sadece alın olsa iyi. Toplu taşımanın aroması şenlendi dolayısıyla. Ağaçlar olanca yapraklarıyla gölge dağıtıyorlar. Klimaların mesaisi artıyor yavaş yavaş. Kafelerin içleri boşalıp, dışları daha bir doluyor. Çocukların saçları daha da kısalıyor bu mevsimde. Yazlıklar dolaplardaki yerlerini kışlıklardan devralıyor. Halılar dürülüp balkona, kilere, koltukların altına gizleniyorlar. Cıbıl cıbıl mermerin, parkenin serinliği ayaklarımızın altını öpüyor. Erkekler son bir çare göbekleri eritme, kadınlar ise kışın gözlerine kestirdikleri bikinilere girme çabalarını artırıyorlar. Uzayan akşamları, balkonda çekirdek ve karpuz eşliğinde uzayan sohbetler zaptetmeye başlıyor. Okey taşlarının sesleri çınlıyor yazlıklarda. Pop şarkıcıları, yeni albümlerini çıkarıyorlar. Hep de “Bommba gibi geliyorlar”. Ege’de Akdeniz’de günlük tur teknelerinde bangır bangır çalınmak üzere.
Ve okullar kapanıyor.
Çocukları en azından yarım gün bizden alan, bize alan yaratan okullar. Son zamanlarda genel anlamda okul seçimi ile ilgili yazmıştım. Daha bir son zamanlarda farkettim ki, çalışan ebeveynler bu seferde yaz okulu derdinde. Yaz okullarını karşılaştırıyorlar. Kriterler dört aşağı altı yukarı aynı: Parası, referans, geçmiş tecrübe, lokasyon, kalite. Hem yaz okulu imkanı olmayan, hem de çalışmayan anneleri daha uzun bir mevsim bekliyor bazen. Büyük ebeveynlere paslanacak çocuklar için anne babalar taktik geliştiriyorlar. Bununlar beraber Ramazan kapıda. Bir ay boyunca orucunu tutacak anneanneler, babaanneler, dedeler, Alo Destek hatlarını kapatıyorlar. Sayın müşterimiz, mevsim şartları dolayısıyla geçici olarak hizmet veremiyoruz. Önümüzdeki aydan itibaren görüşmek dileğiyle.
Bir de son yüz on beş milyar yılın en sıcak Yaz’ı olacak kehanetleri. İsilik mevsimi. Daha az kıyafet, daha çok pudra, krem. Güneş kremi. 250 koruma yetmezse, al sana 1500 koruma. Yok deve. Eminim ki gazetelerin olmazsa olmazı D vitamini haberleri. Almalı mı, almamalı mı. Bülent Ortaçgil.
Deniz kenarına kaçabilenlerin günlük planlama-stresleri başlayacak. Saat 10:30, bu çocuk güneşe çıkmasa mı? Gerçi doktor krem sürdükçe çıkabilir dedi, ama bak herkesinki gölgede… Kollukları aldık mı? Almadın mı? E ben de almadım? Hadi dönelim otele, arabaya, eve. Kolluksuz olmaz… Eyvah eyvah, altına s.çmış bu, yedek mayoyu ver hemen, çaktırmadan denize bırakalım eserini. Yüzmez bir ihtimal, batar belki… Sen şu çocuğa bak, ben bir boy yüzüp geleyim, sonra ben alırım, sen yüzersin. Nöbetleşe nöbetleşe… Ayy kız bu resmen sarışın olmuuuş? Sizin ailede sarışın mı vaar? Yok teyzesi, güneşten açıldı saçları, yoksa daha koyu rengi… Al bak oğlum baban sana midye kabuğu, köse deniz kestanesi naaşı, yengeç kıskacı, deniz minaresi, balina iskeleti çıkardı denizden. Sakla bunu tamam mı?… Oha bu sıcakta çocuğu nasıl giydirmiş, o çorapları çıkarsa bari, benim içim pişti bakarken… Serhat, bu ayakta uyuyor, n’apsak acaba, şezlongta uyusa, akşama mahveder bizi, denize soksak ayılır mı acaba? Ya rahat ol aşkım, uyusun mis gibi gölgede biz de kitabımızı okuruz. Akşam ola hayrola…
Toplamda daha çok kitap satılacak haliyle. Ama mümkünse nispeten kolay okunan kitaplar. Aşk ve Macera. Bazı kitaplar olacak, ıslanmaktan ve güneşte kurumaktan yaprakları şişmiş, plaj çantasında yıpranmış, üstünde, içinde yer yer güneş kremi lekelerine yapışmış kum taneleri, ve 128. sayfasında köşeleri buruşmuş, kağıttan bir ayraç. Yaz mevsimlerinin o hiç bitmeyen bağzı kitapları. Kaşla göz arasında okunmaya çalışılan.
Boşalan şehirler, dolan şehirler olacak. Mevsimsel göç. Parklar, sahiller yaylalar kalabalıklaşacak. Boşalan şehirin kalan çocukları daha bir güzel tadını çıkaracak parkların, sokakların. Şehirlerinden arkadaşları gitmişken, veya arkadaşlarını bırakıp yeni şehirlere gittiklerinde, yeni arkadaşlıklar kuracaklar. Yaz arkadaşları. Hatta yaş ergene vardıysa eğer, bir de Yaz aşkları. Çoğu zaman en unutulmayanları. O yazın en çok çalan şarkısı, bazen kış boyunca o aşkın müzikli masalı. Eskiden Yaz sonu aşıkların paylaştıkları mektup adresleri, 5-6 haneli ev telefonları olurdu. Şimdi sosyal medya. Eski romantizm kaldı mı acaba?
Kumdan kaleler, şatolar, şehirler imar edilecek. Babalar hünerlerini sergileyecekler. Kumsal Dönüşüm. Bir kürek, bir tırmık, bir kovadan oluşan, file içindeki pratik inşaat setleri. Bir kısmı barbili, bir kısmı şimşek makkuğiin. Pembe, sarı, kırmızı.
Kuşlara ek olarak, bir sürü meyve doğacak ağaçların dallarına. O dallara daha çok çocuk çıkacak. Daha çok çocuk düşüp, hayat boyu anlatacağı dikiş izleri, imzalı alçılar edinecek.
Bunlar ve daha niceleri…
“Naber lan Yaz?”
-İyilik abi, senden n’aber?
“Özledik valla, hoşgeldin”
-Hoşbulduk abi. Güneş veriyim mi?
“Patlat aslanım, D vitamini bol olsun”