SAHNE 1
İlk gün. Mekan deniz kenarı. Güneşli bir sahne.
Çocuk mutlu bir fil yavrusu gibi su da oynuyor…
ÇOCUK- Hihihihi baba ben dalıp balıklara bakıcam hihihiiii bana gözlüğümü versene.
BABA- Al oğlum, gel takmana yardım ediyim…
ÇOCUK- Hihihiiii cups şlop
(Baba o sırada plaj çantasından olanca haşmetiyle snorkelli dalma gözlüğünü çıkarır. Mavi boyası ve geniş ekranı onu arzulanan bir obje haline getirmektedir…Gözlükten bahsediyorum, babadan değil! Baba sadece bir obje, çok sıfatı kalmamıştır…)
ÇOCUK- Babaaaaaaa ben de ondan takıcaam
BABA- Keh keh istemesen şaşardım zaten, ama olmaz tatlım.
ÇOCUK- Niye?
BABA- E, senin yüzüne çok büyük gelir bu, hem …
(Babanın ukela açıklamaları devam eder. O sırada gözlüğü takar ve sanki Moby Dick’le buluşacakmış gibi ciddi bir edayla suya dalar, çocuk hayranlık ve hayal kırıklığından ibaret olarak geri planda kalır. Perde kapanır…)
SAHNE 2
Duşların yanında atıl kalmış, unutulmuş, terkedilmiş simit, kolluk, gözlük, kova, kürek, su roketatarı gibi nesnelerin topluca tutulduğu bir köşenin başı…
ÇOCUK- Baba bunlar ne?
BABA- Oğlum bunlar herkesin bıraktığı, unuttuğu eşyalar. İstediğini geri getirmek şartıyla alabiliriz. Di mi abisi?
ABİSİ- Evet ufaklık keh keh keh
ÇOCUK- Ben şu gözlüğü istiyorum!
BABA- Hangisi? Senin gözlüğün var ya oğlum? Gel sana simit filan bakalım ya da su tabancası…
ÇOCUK- Arkada bak mavi, seninki gibi
BABA- Aaa hakkaten, aynısı gibi len? Oha, bu kadar denk gelir.
ÇOCUK- Gözlük?
BABA- Hayır oğlum, dün anlattım ya sana, o büyükler için, senin yüzüne olmaz, gel bak burda ne var?
ÇOCUK- Su silahıııııııı
BABA- Eveeeet!!!
(Çocuk bir kaç şey daha seçer ve tavşan gibi sekerek deniz kenarına oynamaya seğirtir. Perde kapanır…)
SAHNE 3
Tatilin son günüdür. Anne ve baba bavulları toplarken, çocuk televizyonla pasifize edilmiştir…
ANNE- Senin snorkelli gözlüğün nerde?
BABA- Nasıl nerde?
ANNE- Ben koymadım bavula, sen mi koydun?
BABA- O oooo, ben de koymadım? Plaj çantasında olamaz mı?
ANNE- Cık, yok orda, eminim.
BABA- Haydaaa…Lan? Yoksa??
ANNE- Yoksa ne? Acaba şemsiyede mi unuttuk? Ama görürdük o zaman kesin, hem zaten unutulanları o köşede tutuyorlar.
BABA- Ben en son duşun yanında çıkarm… HAyııııııırrrRRRRR!!!!
(Baba endişeyle kaplanmış bir ifade eşliğinde Unutulanlar Köşesi’ne koşar. Simitlerin, kollukların arasında çılgınlar gibi gözlüğünü arar. Ama yoktur. Belki şu simidin altında? Ya o kolluğun arkasında? Pembe Barbie kovanın arkası??? Hayır… Dizlerinin üstüne çöker, başı ve kolları yerçekimine yenik düşmüş bir şekilde dururken arkadan Avaramu ezgisi girer inceden… Belli ki cino biri gözlüğü çoktan almıştır. Perde kapanır…)
ANA FİKİR
Bu karma dediğimiz şey var ya?
Galiba hakkaten var.
Üstelik minik çocukların masum isteklerini kabaca geri çevirenleri de hiç sevmiyor…
Hayvan karma, çok güzel gözlüktü ama…