Güneşli bir gün. Sıcak astronomik. Masmavi bir havuz. Çocuk havuzu. İçinde minik şen çocuklar, kikirikli kahkahalar. İki erkek çocuk su bazukasıyla su savaşı yapıyor. Bir tane kız çocuğu kolluklarıyla salmış kendini, kendi gibi minik dalgalarla sakince sürükleniyor. Kenarlarda başka başka çocuklar kova kürek topla bir şeyler oynuyor. Bir iki ebeveyn, dizine kadar suyun içinde eskortluk yapıyor. Havuzun kenarına yayılmış başka anneler babalar. Mutlu bir havuz. Masmavi. Az sonra olacaklardan habersiz. Yüzler gülüyor.
Yaratık saklandığı yerden bir çırpıda çıkıyor ve suyun içinde nefes alabildiği için sakince etrafına bakıyor. Avını arıyor. Bir süre aynı derinlikte asılı kaldıktan sonra yavaşça yüzeye çıkıyor. Şimdi vücudunun üst kısmı biraz suyun dışında, kalanı suyun altında, timsah gibi, köpekbalığı gibi. Aslında gözleri yok, ama biliyor… Avını arıyor.
Suyun altında tombik bacaklar, suyun üstünde zıplayan göbekler eller, kollar. En yakınındaki çocuğu gözüne kestiriyor. Ava giden en kısa yol. Her zamanki strateji. Suyun çırpıntısını arkasına alarak yaklaşıyor… Yaklaşıyor… Yaklaşıyor… Çok az kaldı… ve ilk hamlesini yapıyor ama gözüne kestirdiği çocuk farkında olmadan biraz daha öteliyor kendini. Yaratık ise sabırlı. Devam ediyor. Zamana karşı yarışı hep kazanan usta bir avcı o. Derken inatçı bir kovalamaca başlıyor. Av herşeyden habersiz, avcı hedefe odaklı.
Mükemmel an geldiğinde son bir hamle yapıyor ve önce bacağına saldırıyor. Av teması farketmiyor bile. Sonra bir daha. Derken çocuk elini suya sokuyor ve bunu gören yaratık heyecanla ele saldırıyor. Acımasızlığın sessiz şiddeti. Sonunda çocuk yaratığı farkediyor ve kamuflajına aldanarak onu tutmak istiyor. Son darbe geliyor. İşte o an av uyanıyor ve havuzun kenarında hülyalara dalmış annesini uyarıyor: ‘Anne bak kaka buldum hihihihi’
Annenin gözleri koydan çıkarken rüzgarını dolduran bir yelken gibi açılıyor. Ve yavrusunu kurtarmak için bir an bile düşünmeden hamlesini yapıyor. O sırada sürünün kalanlarını da uyarıyor.
‘Kaka vaar!!! Kakaa! Havuzda kaka vaaar!!!’
Az önce şen bir mavilikte devinen havuz hızla boşalıyor. Panik halde çırpınan minik bedenler ve onları kahramanca sudan çekip çıkaran anneler babalar.
Yaratık, avını kaçırmış olmanın şaşkınlığı ve boşalan havuzda yalnız kalmanın mahzunluğu içinde. Farkında değil ama artık ‘av’ o. Biraz sonra birileri gelip onu kürekle alacak, kelebek misali kısacık yaşantısının sona ereceği yere götürecek. Kendisi gibi binlercesinin son bulduğu o sığ ve karanlık deliğe.
Giderken son bir kere daha bakacak celladına. Celladının umarsız ve tiksinmiş ifadesine. Karanlığa girmeden hemen önce, kimsenin görmediği bir gülümseme yayılacak yüzüne.
‘Elbet bir gün yine geleceğim. Görüşmek üzere…’
Heyecanla okudum yazınızı teşekkürler 😊