CENNET CEHENNEM

(Niye bilmiyorum ama) Ben şahsen kız babası olma hayalleri kurarken, eline oğlan tutuşturulmuş biriyim.

‘Doktor bunun pipisi var?’

-Evet, erkek çocuklarında sık görülür.

‘Aman ne komik, kız istiyordum ben?’

-Valla geni veren sensin…

Kız çocuğuyla erkek çocuğu arasındaki davranışsal farklar çok sık dillendirilen bir konudur. Kız çocuğu büyütmedim ama bir ablam bir kız kardeşim var. Onların arasında büyüdüm. (Aç parantez) Anneciğim buradan itiraf ediyorum, beni hep hor görüp dövdüler. Neler çektim neler… (Kapa parantez…Kapa kapa kapa, oğlum manyak mısın, söylenir mi bu)

Ne diyoduk? Kız ve erkek çocuklar arasındaki farklar… Benim de zaman içinde bu konuda gözlemlerim oldu elbet ama ben sadece geçen hafta denk geldiğim bir durumu paylaşmak istiyorum.

Ege dolaylarında şezlonga (doğrusu şenzlonk’tur) para verilen bir mekanda Yaz okulu vardı. Bir dolu velet kah yüzme öğreniyor, kah oyunlar oynayıp aktiviteler yapıyorlar. Benim yeğen bunların lokasyonunu keşfetmiş, bir ara kolunda dövmeyle geldi yanımıza. Meğer yaz okulunda sanatsal aktiviteler yapılıyormuş. Bizim oğlan da bunu görünce tabi ki koyulduk yola, yallah Yaz okulu grubuna. Çocuklar yayılmışlar bir çardağın altına aktiviyorlar.

Yaklaşınca ‘HİYAAOOOOOO’ diye bir çocuk zıpladı üstüme doğru, hemen yere eğildim ölü numarası yapmaya başladım refleks olarak. Ben eğilince üstümden iki tane daha atladı. N’oluya lan dememe kalmadan oğlanı başka iki çocuğun altında kalmaktan kurtardım son anda. Baba oğul birbirimize yaklaştık titreyerek. Sanırsın çardağın altında sağlam kavga çıkmış, taraflar birbirlerine plastik kılıç ve su tabancaları (pardon, su ağır makinalıları) ile saldırıyor. Öyle bir kaos var ki, yüz boyalarının olduğu masayı görüyoruz ama belli ki beyaz bayrak sallamadan o masaya sağlam ulaşma şansımız yok. On’larca manevradan sonra Yaz okulu eğitmenlerinin birine ulaşıp boya istedik. O sırada bir başka çocuk bizi ittirip ‘Hasan abiii Emre’nin koluna yaptığın kılıçtan bana da yap ama sıtar seybır kılıcı istiyorum’ diye kibarca (!) istekte bulundu. Biz de nispeten sakin bir köşeye sindik. Okul kapanma saati yaklaştığı için koşuşturan çocukların sırtlarında çantaları var. Dar alanda geniş hareketler yaptıklarında o çantalar daan duun sağa sola çarpıyor. Kafama aldığım darbelerden sonra ben bayılmışım. Kendime geldiğimde oğlum yanağımı yalıyordu uyanayım diye. Ayıldığımı görünce ‘Baba dövme’ dedi. Motorsiklet istiyormuş. Kalem kutusunu açmamla dört beş çocuk üşüşüp ben daha davranamadan kalemleri almaya başladılar. ‘Doruuuk bak mavi buldum DORUUUEEEEK!!!!’. Bize de kırmızı kaldı. Ben motorsikleti yaptım (olduğu kadar işte), ama beyefendi bir de sürücü istedi üstüne. Tabi o söylüyor ben anlamıyorum. ‘Nee? Ne dedin duymuyorum’. Öyle bir uğultu var ki. Aslında uğultu çok yalın oldu. Nasıl desem, henüz gitmedik ama cehennemin bize anlatıldığı versiyonundaki çığlıklar ve böğürtüleri hayal edin. Sanki bir kol kulağımdan girmiş kulak zarımı çimdikliyor. Aralarında bir kadın eğitmen vardı. O kadar bitmiş ki sinirleri, yanlışlıkla göz göze geldik, o gözlerde dehşeti yaşamış bir insanın bakışlarını gördüm. ‘Ne bakıyon lan’ dese, oracıkta pıt diye duracaktı kalbim korkudan.

Gözünüzde canlandı mı ortam?

İyi.

Oğlumun motorsikletine sürücüyü de ekledikten sonra, başımı kaldırdım. Çölde vaha görmedim ama üç aşağı beş yukarı tahmin ediyorum. Bütün o şeytani hengamenin içinde sağ tarafta böyle bir vaha çarptı gözüme. Melek gibi bir grup çocuk, flu ışık hüzmesinin altında serili battaniyeye çember şeklinde oturmuş, huşu içinde el işi bir şeylerle uğraşıyorlar. Hepsi kendi kendine kesip biçip yapıştırıyor, malzeme gerekince sessizce ortadan alıp devam ediyorlar. Gözüme güneş girdiği için de olabilir ama sanırsam başlarının üstünde ışıktan bir hale bile vardı. Cennette çiçekten taçlar ören periler gibi.

Hangi grup erkek çocuğu hangi grup kız çocuğu, bunu söylememe gerek yoktur diye tahmin ediyorum.

Cennet ve Cehennem.

15 dakika da ikisini de gördüm.