Bugün blogbabba’nın 2. yaşı doldu. İlk yaşını kutladım mı hatırlamıyorum, ama çok da önemli değil. Herşeyden önce, herşeyin başlamasına vesile ve hala editörüm olan eşime ve örnek aldığım Blogcu Anne’ye tekrar teşekkürler. Oğluma teşekkür etmiyorum, zira şu anda kendisine küsüm. Yarın uyanınca sırnaşırsa ona da teşekkür edebilirim.
Peki son bir sene içinde neler olageldi blogbabba’da?
Herşeyden önce, yuvaya başladık. Kendi maceralarımız yetmedi, çok sevdiğim arkadaşım Uygar Doğan tee Amerika’dan bildirdi. Okul seçme derdinin küresel olduğunu öğrendik. İlk sene olduğu gibi bu senede en popüler konulardan biri yine “Kaka”ydı. Babanın Kakayla İmtihanı 2’yi çektik. Yuva başlayınca, vazgeçilmez yan unsuru olan pedagogla tanıştık. İlk ve son gidişim oldu aylık pedagog görüşmesine. Erkek çocuklarının babayı taklit ettiğini çok net anladık fakat. Derken yuvadan alınan istihbaratlar doğrultusunda Minik Muhabbetler başladı. Yayınlanan gizli konuşmalar soğuk duş etkisi yarattı kimilerinde. Sonra ciddileştik, Sarp’ın Umudu’nu paylaşmaya çalıştık. Canavan’a karşı canla başla mücadele eden tüm ebeveynlerin önünde tekrar saygıyla eğiliyorum. Babakatür’ler başladı. 3 Yıllık Esaret’te çocukların yaşadıkları, onlardan birinin gözünden tüm gerçekliğiyle anlatıldı. Sonra ufak bir ara verdik (tükenmişlik sendromu ahahaha) ve Dönence’yle geri döndük. Yenilenen Uykusuz Anneler Kulübü’nde yeni köşemize taşındık. Karma ve egzorsizm gibi mistik soyut alemlere daldık. Babalığın sembolü olan göbeğin yavaş yavaş tarihten silinmesi sürecine girilince, çocukla yapılacak alternatif sporları tanıdık. Yetmedi üstüne bir de yoga yaptık. Bir dünya kupası atlattık. E malum kupa Yaz aylarında oynandı, biz de her akşam oramızı buramızı hunharca ısıran sivrisinekleri yazdık. Başlamışken duramadık böcekler alemine daldık. Sözümüzü tuttuk, oğlana Beşiktaş formasını aldık. Derken Yeşilyurtlular Sitesi’ni anlatıp, laboratuvara da kakayı yetiştirdikten sonra, honki ponki diyerek çuvaldızı kendimize batırdık biraz.
2 yıl önce Yastığımdaki Düşman’la başlayan macera devam ediyor. Okuyan, beğenen, paylaşan, yorum yapan, destekleyen, hatalarımı düzelten, beğenmeyen, tavsiye eden, “allah belanı bersin bu ne be” diyen, tavsiye etmeyen herkese, ve “allööş, blogbabba bak bu tam sana göre” diyerek bloga koymam için bir sürü şey gönderen başta eşim annem ablam kardeşim, akabinde Yaşam Umut Bıldırcın, Uygar Doğan, Selin Vefa Gezicioğlu, Erdem Keçeci’ye, üç bin beşyüz otuz sekiz milyon yüz kırk kere teşekkürler.
Lelelelelelele
hastasıyız…
Nice nice yıllara.. lilililili
insana neşe katan,harika bir üslupla yazdığın yazılarının devamını diliyorum..başarılar..
Hem kişisel olarak her yazınızı zevkle okuyan ve muhakkak eşiyle dostuyla paylaşan biri olarak ;hem de Sarp’ın Umudu Derneği’nin kurucu ve yöneticilerinden biri olarak sizi,bloğunuzun yeni yaşını tebrik ediyorum.Çooook uzun yıllar takipçiniz olacağımıza eminim:)