Mevsimi gelmişken denizden ilham alarak yazayım dedim. Malum, ben gözlemlediklerimi yazmayı seviyorum (hayal gücü pert), son zamanlarda haftasonları düzenli olarak deniz kenarında olunca malzemede oradan çıkıyor.
Sabahın köründe uzun bir sahilde yürüyüş yaparken ne görürsünüz? İşte deniz geliyo hış huş dalgalar vuruyo kumlara, kumsal selam verir gibi hafif eğilmiş denize yol veriyor, sular kumlara inceden masaj yapsın diye filan falan. Öğleden sonra geçin aynı kumsaldan? Sanki minik bir meteor yağmuru olmuş gibi delik deşik. Çin seddimsi kumdan duvarlar, arazi araçlarını zorlayacak çukurlar, çeyrek olimpik havuzlar, temiz ve atık su sistemi bile düşünülmüş kumdan şehir öbekleri… Bir AVM eksik (Birileri duymasın!). Sanırsınki bir üniversitenin inşaat mühendisliği bölümü çekirge sürüsü gibi geçmiş sahilden. Bir önceki cümlenin ilk kelimesindeki -ki eki ayrı mı yazılırdı bilemedim, hatta bu cümledekileride. Kahrolsun bağzı ki’ler! Neyse, ben bu yaz bu kumsal talanının sebebini daha iyi anladım: Bildiğin Babalar!
Nedir? Çocuklu aile deniz kenarına gideceği zaman, yanlarına aldıkları olmazsa olmaz şey bir kova-kürek setidir. Her yaz başında, ortasında, ve sonunda tekrar alınır çünkü parçalar habire kaybolur. Yıllardır bu kumsal oyuncaklarını dizayn edenlerin yaratıcılığı iki arpa boyu yol aldığı için en büyük yenilik midye şeklinde kürek veya içini kumla doldurup ters çevirdiğinde her köşede kuleleri olan kovalardır (2013 Plaj Kreasyonu). Zaten şekil çok önemli değildir. Zira plajdaki oyuncakların yüzde 80’i sahil kentindeki aynı süper marketten alınmıştır.
Yuvayı dişi kuş yapar diye öğrendik ama kumdan kaleyi baba yapar. Komik olan ise, genelde kaleyi baba yaparken, çocuk ööyle bakar. Baba, anne tarafından çocuğu kumda oynatmakla görevlendirildiğinde aslında aklında çok da bir fikir yoktur yapılabilecekler hakkında. Herşey babanın çocuğuna örnek olarak bir adet kova-kule (kovayı kumla doldurup ters çevirince ortaya çıkan geometrik şey) yapmasıyla başlar. Çocuk içgüdüsel olarak o kuleyi tekme tokat yıkar ama babanın beynindeki mekanizma artık geri dönülemez bir yola girmiştir. Çünkü iki metre ötedeki başka bir baba o sırada iki katlı bir kuleler zincirini bitirmek üzeredir. Sen misin onu yapan. Böylece yarış başlar ve açılan çukurlar derinleşirken, dikilen duvarlar gittikçe yükselmeye başlar. Hele ki çocuk, babanın yaptığı eşsiz eseri sallamayıp yan tarafın projesine hallenirse, o zaman ipler iyice kopar. Böyle hafif geriden denize doğru baktığınızda hafif sarı bir gaz kütlesi görürsünüz. O babaların ter gözeneklerinden salınan hırs gazlarından oluşur. Baba dünyayla ilişkisini kesip kumla yek vücut olduğunda doğal olarak çocukta projeden uzaklaşarak kendi kendine oynamaya başlar bir kenarda. Hatta bazen çocuklar kendi aralarında takılırken babalar yanyana dizilmiş, tek başlarına Kumların Altında Yirmibinbirinci Fersah’a ulaşmak için debeleniyor olurlar. Geçenlerde işyerinden bir arkadaşım haftasonu çocuğu için (!) açtığı çukurun resimini gösterdi, yemin ediyorum, görmeyen biri düşse çıkamaz içinden. Bildiğin belediye çukuru. Az daha kazsa antik kent bulacak. “Olum bu ne? Nasıl kazdın bunu, kepçe mi kiraladın inşaattan” dedim, “Yook, oğlanın küreğiyle kazdım” dedi. Oğlanın haberi var mıydı peki diye sormadım zira resimde oğlan çukurun kenarında kendi minik projesiyle uğraşıyordu.
İşin daha ilginci ise, anne inşaat alanını bastığında olan durumdur. Çocuk bir tarafta, baba ayrı tarafta yakalanınca annenin babayı paylamasını beklersiniz. Ama kadın erkeğinin diğerlerinden daha kallavi bir eser ortaya koyduğunu görünce inceden bir gurur duyar kocasıyla. Aslında kendisininkinin başka kadınların kocalarından daha iyi olduğu için duyulur bu gurur (aloo hanımlar, bakın kocam sizinkilere geçirdi, gibi), ki bu apayrı bir akademik araştırma konusu…
Tüm bunlara karşın bir de çocuğa bakın? Önce kürekle bir kaç kum atar kovaya, sonra kovayı devirip döker içindekileri, arkasında kovaya su doldurup yemek yapar kendi çapında, akabinde de sıkılıp ya denize ya da annesine koşar. Neden?
Çünkü baba kendini kompleks işlere adamışken, basittir aslında çocuk için amaç…
Hayatı çok ciddiye almamak ve anın tadını çıkarmak…
Peki ama ya 18 kuleli, çift hisar setiyle çevrilmis, 1 metrekarelik göleti olan kumdan saray?
Çok da fifi!
Evet Sirkan’ım, “sanırsın ki” nin ki’si ayrı yazılır. “Çocuk da”nın da’sı da ayrı yazılır. İstediğin ukalalık olsun canım arkadaşım, bende sonsuz bir rezerv bulabilirsin.
dilininize sağlık :)) çok eğlenceli yazmışsınız