Bu yazım tamamen meclisten dışarı ama toplumdan içeri. Bahsedeceğim kişiler gerçek hayatta var ama hiçbirini gerçekten tanımıyorum. Zaten yazıda tanımadığımız insanlarla ilgili. Siz “Ne diyon bee” demeden önce, ben ilk olarak başlıkta belirtilen ‘teyze’nin tanımını yapayım. Hepimizin bildiği teyze, çocuğun annesinin kız kardeşidir. Burada bahsedilen teyze ise, en kaba tabiriyle, sokaktaki teyze. O hiç tanımadığımız, ama çocuğumuz ve/veya genel olarak çocuğumuzu yetiştirme tarzımız hakkında, zaman ve mekandan bağımsız olarak fikir beyan edebilen kişi. Şimdi bir ışık yandı mı? Hani o ışığın yeşil olanında karşıdan karşıya geçerken sürdüğümüz pusette oturan çocuğumuzun üşüdüğünü tespit eden; agai fuguv diye sesler çıkaran çocuğumuzun yaşına göre az konuştuğu teşhisini yapan; yaşını söylediğimizde çocuğumuzun (kibarca) ayı veya (yine kibarca) cüce olduğuna karar veren ve daha kötüsü bunu alenen paylaşan teyzeden bahsediyorum.
Anneler bu teyzelerle babalara kıyasla daha çok karşılaşırlar. Bunun iki ana sebebi vardır: bir, anne genel olarak çocukla daha çok zaman geçirir, iki, teyzeler babadan ister istemez çekinirler, belkide anne olmadığı için babayı adam yerine koymazlar. Peki nedir bu teyzelerin tipik müdahale biçimleri?
İki tip teyze vardır:
1) Yanında torunu olan Teyze
2) Yanında torunu olmayan Teyze
Bu tiplere göre müdahale biçimi de aynı şekilde sınıflandırılabilir: Birinci gruptaki teyzenin eylem biçimi “karşılaştırma”dır. İkinci grubun ana eylemi ise “uyarı/eleştiri”dir. Ayrıntılı olarak incelersek,
1) Yanında torunu olan Teyze – “Karşılaştırma”
Bu Teyze kendi torununu sizin çocuğunuzla karşılaştırmayı amaç edinmiştir. Önce uzaktan bakarak bir anneyi/babayı, bir de çocuğunuzu tartar gözüyle. Sonra bir de kendi torununa bakar. Bu seansı birkaç kere tekrarladıktan sonra, aa bak kardeş gelmiş, bahanesiyle size yaklaşır. Önce çocuklar birbirini sevip sosyal hayvanlar olsunlar diye birbirlerine doğru ittirilirler; herkes gülümser. Teyze önce gözle tarttığını sayıllaştırmak için sorguya başlar.
“Sizin ki kaç yaşında?”,
“Kız mı erkek mi?”,
“Adı ne?”
Yeterince demografik bilgi topladıktan sonra, konuya dalar. Genelde sizin çocuğunuz yaş olarak torunundan daha küçükse veya daha büyükse çok karışmaz. Çünkü karşılaştırma yapmak çok manalı değildir böyle bir durumda. Ama yaşlar yakınsa işte o zaman karşılaştırma kaçınılmazdır. Söylediği herşeyin altında bir buzağı yatar, ve bu buzağının bir de gizli amacı vardır.
“Yürüyor mu?”
(Buzağı: Torunu henüz yürüyemiyordur, ve bu onu endişelendiriyordur)
(Gizli Amaç: Sizin çocuğunuzun nasıl olup da yürümeye başladığını öğrenmek)
Aynı soruda farklı bir buzağı ve amaçta olabilir.
(Buzağı: Torunu çatır çatır yürüyordur, ve o bununla gurur duyuyordur)
(Gizli Amaç: Torunuyla hava atmak)
Buna benzer birçok başka karşılaştırma vardır. Konuşuyor mu, kendi kendine kayabiliyor mu, kaç kilo, vs. Bir tür gizli amaç daha vardır, o da Teyzenin gelini (torunun annesi) hakkında çemkirme isteğidir. Siz gelinini tanımadığınızdan dolayı bu Teyze için kuyuya bağırmak gibi bir şey.
2) Yanında torunu olmayan Teyze – “uyarı/eleştiri”
Karşılaştırmadan daha basittir, çünkü Teyzeyi bağlayan demografik sınırlar yoktur. Mesela çocuğunuz habire beresini çıkarıyordur. Yine çıkardığı anlardan birinde, pusuda bekleyen Teyze atılıp, “annesi beresini taksana çocuğun, kulakları üşür” der, ve tıbbi bilgi verir, “bütün hastalıklar kulaklardan başlar, aman ört kızım”. Ya da çocuk yerdeki yaprakları topluyordur, hemen hijyenle ilgisizliğiniz vurulur yüzünüze. Yerlerde çok mikrop vardır, dikkat etmek lazımdır. En acımasızı ise anneliğin en güçlü saplantısıyla ilgilidir: Ben bu çocuğu besleyemiyor muyum?? Bu noktada Teyze direkt belden aşağı çalışır.
TEYZE- (Çocuğa) Kaç yaşındasın sen yavrum?
ANNE- (Teyzeye) 1,5 teyzesi
TEYZE- (Çocuğa) Aa annen sana az yediriyor herhalde yarucum. (Anneye) Ufak kalmış biraz bu, yemek yemiyor galiba.
ANNE- Yok yiyor aslında, ama küçük doğdu o zaten.
TEYZE- Sen buna daha çok yedir kızım, yumurta ve süt ver ekseriyetle.
Aslında iki tipin karıştığı durumlarda olabiliyor, üstteki diyalog şöyle devam edebiliyor…
TEYZE- Bak benim kızım torunuma hergün tereyağında pişmiş iki yumurta, bir ballı ekmek, yarım bardak pekmez, üç kova balık yağı veriyor. (Karşılaştırma). Çocuk 2 yaşında 29 kilo.
ANNE- O da çokmuş sanki.
TEYZE- Çok olur mu ayol, çocuk bu, yemesi lazım büyümesi için. Sonra bak böyle kalır.
ANNE- ??!!
Başka bir belden aşağı vurma örneği ağlayan çocuğa Teyze tarafında teşhis konmasıdır. “Canı yanıyor herhalde yavrum, hasta olmasın?”, “Gazı var kesin, sırtına vur biraz kızım”, “Aç bu çocuk aç”.
Zaman içinde bazı anneler bir savunma mekanizması geliştirir. Misal, karım kadar yakın gördüğüm biri (!) denize soktuktan sonra yavrusunu kurularken, gelip “ay ne tatlı şeysin sen, ay ama sen çok üşümüşsün yavrum, donuyor kızım bu” diyen teyze daha fazla devam edemeden, şarlayarak “HAYIR O ÜŞÜMÜYOR!” demişti. Oğlumla ben, pardon, çocuk ve babası bu şarlamadan nasip almamak için hemen başlarını öne eğip, korkudan teyze uzaklaşana kadar sessizce beklemeye başlamışlardı. Şarlama her zaman uygun ve politik olamayabilir. Kaldı ki çoğu zaman, nedense, annenin basireti bağlanır, ve Teyze geçirdikçe anne kemküm eder. Anne daha sonra evde kocasına anlatırken rahatlar “Aslında kadına ‘size ne’ dicektim de diyemedim”. Alternatif olarak sessizce kabullenmek veya ilgisiz kalmak Teyzenin burnunu sokmaktan vazgeçmesini sağlayabillir.
Peki ya baba bir Teyzeyle karşılaşırsa? Baba herşeyden önce kadın değildir (kadın-kadın çekişmesinin dışında kalır), ayrıca anne değildir (Teyzenin beklentileri daha düşüktür). Sonuncusu gerçi dezavantajda olabilir. Baba ikinci tipteki bir Teyze için çok kolay bir yem haline gelebilir, çünkü teknik olarak Teyzenin söylediklerini çok sorgulaması beklenmez. Ben Babba-Teyze karşılaşmasını yine de eğlenceli hale gelebilecek bir fırsat olarak görüyorum.
TEYZE- Babası beresini taksana çocuğun kulağı üşür
BABBA- Draznorovniya turkişka drıjna
TEYZE- Yes yes ehehehe
…
TEYZE- Babası beresini taksana çocuğun, kulağı üşür
BABBA- Annesi, yani karım, o bereyi takarsan ağzını yüzünü parçalarım, dedi. Birazdan gelir, siz söleseniz? Ben çok korkuyorum, belki sizi dinler…
TEYZE- (tırs)
…
TEYZE- Babası üstü çok ince değil mi, hasta olacak çocuk
BABBA- İçinde yünlü atlet var
TEYZE- Olsun sen yine de giydir ceketi, farketmez üşütür
BABBA- İçinde yünlü atlet var
TEYZE- Ay o yetmez oğlum sen giydir yinede, annesi yok mu bunun?!
BABBA- İçinde yünlü atlet var
TEYZE- töbe tööbee
…
Aslında anne/baba farketmez, herkesin aklından geçen tek bir diyalogdur.
TEYZE- Ay donar bu çocuk
EBEVEYN- Size ne.
Lakin o kadar da sosyal terbiye yoksunu değiliz. Gıcık olsakta, büyüğümüzdür, alttan almak görevimizdir. Şimdi yazarken farkettim ki ayrımcılık yapıyorum. Teyzeler kadar Amcalarda bu tip faaliyetlerde bulunabiliyorlar. Ve unutmamalıyız ki, her Teyze bir gün daha genç bir anneydi, her Amca da daha genç bir baba. Bizim ileride bir “Teyze” veya bir “Amca” olmayacağımız ne malum? En nihayetinde meclisimiz bizzat toplum değil mi? Hepimiz ondan içeri…
😉
Blogcu Babba’m, ileride boyle oldugunu gorursem hooop diye hatirlatirim valla.
Her fani bir gun “Teyze” ya da “Amca”ligin tadina bakacaktir.