Bir süre önce eşim bir bebek dergisinden bir yazıyı okumamı tasiye etti. Derginin Kasım ayındaki yazının başlığı şuydu: “Babalar ve Bebekler…Evinizin çiçeği burnunda babası, evdeki minik misafirinin ne kadar farkında?”. Bölümün adı “Babanın Köşesi” ama doğal olarak annelere hitaben yazılmış. Kaç tane baba özgür iradeyle gidip bebek dergisi alıp okur ki. Sırıtarak okumaya başladım komik birşeyler anlatılıyor diye, ama başlar başlamaz içim karardı. Yazı ABD’de yapılan 28 bin kişinin katıldığı bir anketin sonuçlarına dayanıyordu. Ee bunun neresi iç karartıcı? demeyin. Ankete katılmış olan bazı babalardan inciler yürekleri dağlıyor:
“Artık o [baba], gece uyumadan önce bir iyi uykular öpücüğü alırsa bile kendini şanslı sayıyor”
“Tüm öpücükleri, sarılmaları bebek alıyor. Devamlı olarak bebeğin ihtiyaçları düşünülüyor. Benim ihtiyaçlarımın ne olabileceğini artık eşim hiç sormuyor”
“Benim aşık olduğum sevdiğim kadın gitti, başka biri geldi”
28 bin kişiye sormuşlar, boru değil, biraz da istatistik:
“Erkeklerin yüzde 60’ından fazlası, eşlerinin bebekleri dünyaya geldikten sonra kendilerinin eskisi kadar sevmediklerini ve ilgi göstermediklerini belirtiyorlar.”
Ve tabi ki son darbe unutulmamış. Asıl konu, herşeyin kökeni, yukarıdaki tüm vikviklenmelerin asıl sebebi:
“Tüm yansımalar yatak odasını karartıyor”
Vayy anasını.
Yazının final paragrafi umutları tekrar yükseltmeye çalışıyor. Dayanamadığım için kendi yorumlarımı da ekliyorum:
“Tüm haberler kötü değil. Bebekler gece boyunca uyuyorlar ve libidolar yeniden yükseliyor…”
Nerde uyuyorlar be? Libido değil, her gece birkaç kere bizim oğlanın sesi yükseliyor yataktan “ANNEEEE…ANEAAAAA” diye. Bahsedilen libidonun hisselerinin diğer yarısının sahibi olan karımda her defasında yataktan yükselerek içeri doğru depar atıyor… Bu arada bir süre sonra farkettim ki, uykusu derin olduğu için yataktan fırlarken gözlerini bir süre açamıyor. Buna rağmen hiçbir yere çarpmadan köşeleri döne döne varıyor çocuk odasına. Geçenlerde yoluna sandalye, çanta, muz kabuğu gibi normalde orada olamayacak engeller bıraktım, ninja gibi değmeden geçti hepsini.
“Bir süre sonra gerçekleşecek olan tek gerçek bu…”
Buna ben ağır küfrettim, ama burda tekrarlayamıyorum, annemde blogu okuyor. ‘hadisene canım’ gibi bişeyler dedim, siz anlayın artık
“Herşeyin tıpkı eskisi gibi olmayacağına emin olabilirsiniz, ancak çok güzel olmayacağını kimse söyleyemez”
???
Süleyman Demirel’mi yazmış lan bu yazıyı? Bu nasıl bir taktiktir?? Niye kimse söyleyemez? Mesela ben söylesem?…Ama ben herşeyin eskisinden daha güzel olmayacağını söylememek istemesem de, bu hiçbir şeyin tıpkı eskisi gibi olacağını da söyleyemem anlamına gelir. Hadi bakalım.
“Ayrıca eşiniz başlangıçta sizi bebeğinizden ne kadar kıskanıyor da olsa, bir süre sonra bu kıskançlık yerini dinginliğe ve sevgiye bırakıyor”
Heheheheeee…’Dinginlik ve Sevgi’…Hehehe hohoho…Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler?…Yemezler. Biz ona kendi aramızda ‘Bitkinlik ve Yenilgi’ diyoruz basitçe.
Yanlış anlama olmasın, dergideki yazıyla dalga geçmek değil amacım. Sadece herşeyin çok karamsar başlayıp, sonunda hayali bir avutmayla son bulması bana ilginç geldi. Bunu okuyan baba adaylarını korkutmakta asla amacım değildi. Benimki minik şakacıklar. Onların içi rahat olsun, gerçek hayatta bu tip şeyler olmuyor, yok öpmüyormuş bile, yok bebeğin ihtiyaçlarından babanın ihtiyaçları unutuluyormuş, yok odalar kararıyormuş… İnanmayın bunlara, baba için herşey çok daha güzel oluyor.
Heheheheheheee… >:)
Karanlik odalar aydinlanacak! Aglayan bebekler susacak! Milletimiz muasir medeniyetler seviyesinde refah ve rahata erecektiiir! Anne babalarin yatak odalari kirmizinin en seksi tonuyla donanacak!