demiş atalarımız…
Emanet almakta vermekte sıkıntılı iştir. Alan kişi gereksiz borca girer, veren kişi ise dostken düşman kesilir, olur da emanete yan bakılırsa. Bunun doruk noktası vardır ki, o da insana insan emanet etmek/almaktır. Hele bu insan bir bebekse, ve emanet eden bir anneyse, o zaman bu kavram bambaşka bir boyut kazanır. Sen yapana kadar canın çıksın, 9 ay taşı, böbrek taşı düşürür gibi sancılarla doğur, emzir memzir, sonra bisiklet gibi emanet et. Yok ya. Kendi çevresinde üç beş kişi vardır güvendiği veya güvenmek zorunda kaldığı; annesi, kayınvalidesi, bakıcısı, öğretmeni, vs. Bunları da çocuk emanet almaya ikna edecek sebepler vardır; torun sevgisi veya para. Torun sevgisi malum ama başkasının çocuğuna bakmayı kabul etmek hakkaten büyük risktir. Peki babasına emanet edilir mi çocuk? E herhalde, o kadar da değil… de, hani erkekler dikkatsiz diye bilinirler, ondan diyorum, hani bir sıkıntı olur mu anne açısından… Babaya çocuk emanet edildiği zaman annenin bazı önyargıları onu ince bir rahatsızlık verecek kadar çimdikler. Sonuçta en son ekmek gazete almaya yolladığında akülü araba ve iki yeni dvd filimle geri dönmüştür eve. Hatta misafirden sonra masayı toplamaya yardım etmeyi teklif edip karısını sevindirdikten sonra, karısı masayı olduğu gibi, kocasını da televizyonun önünde maç özeti seyrederken bulmuştur. Aslında olayın özü şudur, her anne yavrusunu emanet ederken zorlanır. Peki uzun bir süre değil iki üç dakika için emanet etse? Mesela bir yolculuk sırasında?
Çok sevgili iki arkadaşım bana böyle bir anın fotoğrafını bahşetme alçakgönüllüğü ve cömertliğini gösterdiler. Bende buna en güzel analiz, iki açıdan da bakmak olur diye düşündüm: Bir anne gözünden, bir de baba gözünden. Tabi ki bu bakış açılarını gidipte bakkaldan almadık, tuttuk iki uzmana danıştık. Şimdi lütfen aşağıdaki resime bi 5 saniye bakın, ve sonra uzman görüşlerini okuyun…
Uzman Anne Yeliz Yolar, 42, Ankara
Bu fotoğraf çok tipik. Bakınız ilk bakışta her şey gayet net olarak görülebiliyor. Bu üç kişilik olduğunu tahmin ettiğim aile bir yerde yemek yemişler belli. Anne bebeğini beslerken arada birkaç lokma ile idare etmiş; en iyi ihtimalle kendi payını yağları donmuş bir şekilde yiyebilmiş ve son kalan enerjisiyle sürünerek iki dakika WC’ye gitmiş. Çocuğunu da babası olacak adama emanet etmiş. O da çocuğu bırakıp gazete okumaya başlamış. Çocuk babasına defalarca seslenmiş ama cevap alamayınca boynunu bükmüş annesinin o an nerede olduğunu düşünüyor. Belki ağlıyordur bile sessizce… Bu arada babanın gözleri büyük ihtimalle bozuk, çünkü benim anneannem gibi gözlerini kısıp kafasını okuduğu sayfaya sokmuş (Yazar’ın notu: Uzmanlarımız bu resimi analiz ederken babanın gözünde siyah şerit yoktu). Asıl konuya dönersek, burada babanın rahatlığından doğan yarı-yavşak bir durum var. Karısı onu gazeteyle bastığında söyleyeceği ilk şey tahminen şu olacaktır: “Ya çocuk masada duruyor, oturağına bağlı, nereye gidicek hayatım yaa, hohohoho”… Öküz! Pardon dayanamadım. Babalar bilmiyorlar ki her çocuk içinde bir David Copperfield saklar, bir bakarsın masanın üstünde, 2 saniye döner, kaşık alırsın, hop, masanın altında, a-aa yavrum nasıl yaptın der eğilirsin, bi bakarsın yok masanın altında, e nerde? a-aa dolabın içinde. Tabi babalar bunun gibi münferit olayları anneler gibi gözlemleyemedikleri için onlara biz anneler sanki abartıyormuşuz gibi geliyor. İlla çocuk masadan düşecek demiyorum, misal, resimde ki yavru tuzluğa doğru bakıyor gibi, allah muhafaza ya onu alıp yutarsa?? Yukarıdaki atasözüne istinaden demek isterim ki, “Baba olacak eşeğe emanet edilen sıpanın yuları gevşek olur”. Biraz ağır mı oldu? Olsun olsun, adama bak gazete okuyor yaa…Eğitim şart.
Ahmet Rahat, 3 çocuk babası, Adana
Bu fotoğrafı nereden buldunuz bilmiyorum ama muhteşem bir anı resmetmiş. Bakın annesi yavrusunu bu aslanlar gibi babaya emanet etmiş, ve o baba ne güzel bakmakta yavrusuna! Herşeyden önce kendisini çok tebrik ederim. Neden mi? Öncelikle çocuğuna aşıladığı özgüven duygusundan dolayı. Çocuk, oturağı hariç tamamen özgür bırakılmış. Bu şekilde büyüyen bir çocuk mutlaka mutlu olur. Negatif düşünen insanlar, babanın gazeteyle ilgilendiğini düşüneceklerdir hemen. Fakat bu yaklaşım büyük bir dehanın görüntüsünün toplumun aynasında yansımaması gibi bir şey. Dikkatle bakarsanız baba gözlerini kısmış, kafasınıda sayfaya sokmuş. Çünkü sayfada elleriyle tırnaklarıyla açtığı minik delikten çocuğuna bakıyor! Böylece yavrusu sürekli gözetim altında olma psikolojisinden kurtuluyor ve çocuk kendi seçimlerini daha rahat yapabilmenin yarattığı bir özgüven deryasında mest oluyor. Abartıyorsam şerefsizim… Bitmedi, deliği özellikle sayfanın üstünde bit kadar yazan döviz kurlarına yakın açmış; aynı zamanda çocuğunun geleceğine yaptığı yatırımı daha iyi nasıl değerlendirebileceğini düşünüyor. Gözlerim dolduğu için daha fazla devam edemeyeceğim. Son olarak şunu söylemek istiyorum: “Babasına emanet sıpanın yuları ipekten olur”
Fotoğrafı bize bahşeden güzel insanlar hariç hiçbirimiz tam gerçeği bilemeyiz. Gördüğünüz gibi, aslında herşey bizim bakış açımıza bağlı.
Madalyonun iki yüzü.
Anne ve Baba.
Yin ve Yang.
😉
bence bu babaya yılın babası ödülü vermek lazım.. gazetenin “anne ve bebeği” ekini koçikleyen bu baba, bulacağı bilgi molekülleri ile kızına bir parça olsun çağdaş babalık yapmaya çalışıyor…
İmza: Eşek
:)) babalarin gururu
Ya ben bu fotografa bittim bittim.. Gulmekten koptum ben bu yaziya.