Kadınlar çok söyler, erkekler az dinler. Bu dünyevi bir gerçek. Günlük hayatta “Pardon bi kişi uzatır mısınız?”dan sonra en çok sorulan soru “Hayatım sen beni dinlemiyor musun?”dur. Bu konuda eminim yüzotuzbinlerce şey yazılmıştır…Yok erkeğin beyni daha küçük, yok erkeğin sinir sistemi saniyede 1 kelimeden fazla giriş yapıldığında pert olur. Niye? Çünkü bir kadın dakikada 1300 kelime atarken karşısında ki kadın onu gayet güzel dinliyordur. O zaman nedir? Erkek beceremiyordur dinlemeyi. Peki bunun babalıkla ne alakası var?
Çok var.
Bebek sonrası karısını dinlemeyen erkek çok daha büyük bir risk almaktadır, çünkü söylenenlerin kaçırılması durumunda şehzade veya prensesin rahatını bozabilecek aksaklıkların olma ihtimali daha yüksektir. Örnek vermek gerekirse:
(Lütfen anneyi hızlı, mümkünse bir nefeste okuyunuz)
ANNE- Orhan, ben şimdi çıkıyorum, bi fön çektirip gelicem, eğer çocuk ben gelmeden uyanırsa maması tezgahta, ama soğumuş olabilir o uyanana kadar, bi bak soğumuş mu diye, eğer soğumuşsa ocakta biraz ısıt ama çok ısıtma çünkü sıcak olursa yiyemez. Yanına da yoğurt vereceksin, yoğurtlar dolapta ikinci rafta arkada olacaktı. Yalnız sakın yoğurtla yemeği aynı anda gösterme, önce yemeği yesin, sonra yoğurdu. Yemiyor sonra yemeğini. Olur da yemeğini yemezse yoğurdu ver bi de zeytinyağlı fasulye yapmıştım ben sana, onu bir dene belki yer. En kötü yoğurtla meyveyle idare et ben yediririm gelince. Bi de ben altını en son kahvaltıdan sonra değiştirmiştim, sen duruma göre yemekten önce veya sonra altınıda değiştir ama sepette bez kalmamış olabilir, çantasının ya orta ya da yan gözünde bez olacaktı. Yoksa, dolabında yeni bir paket bez var ama onlar biraz büyük gelebilir. Hadi ben gidiyorum, kolay gelsin. Ha unutmadan, uyanınca terlemiş oluyor, sırtını sil mutlaka, bi de yeni badi giydir dolaptan. Dolapta yoksa çamaşırlığa bak, kurumuş olması lazım dün yıkadıklarımın. İstersen hırkasını da giydir üşümesin, hırka bizim yatağın üstündeydi en son. Bişey olursa ara, telefonumu alıyorum, hadi öptüm.
BABA- Off tamam hayatım hadi git sen. Sanki Ay’a roket yollicam, ilk defa yapmıyoruz, anladım hepsini…
B.k anladın.
Yukarıda annenin paragrafından annenin kendisi ne anlar? Çok basit.
“Uyanınca yeni badi giydir, altını değiştir, mamasını yedir” Bu kadar.
Baba ne algılar?
“Yoğurt”
Bu biraz abartıda olsa babanın tüm söylenenlerden duydukları yaklaşık aşağıdaki gibidir:
“Orhan, ben şimdi çıkıyorum, gelicem. Eğer çocuk ben gelmeden uyanırsa yoğurt vereceksin. Yoğurt yapmıştım ben. Yoğurtla meyveyle idare et. Yemekten önce altınıda değiştir. Dolabında uyanınca terlemiş oluyor, badi giydir üşümesin çantasında. Öptüm.”
Baba, anne çıktıktan sonra gayet rahat gazetesini eline alır ve tabi ki, her zaman olduğu gibi, daha ilk manşeti okumadan çocuk uyanır. Baba öfleyerek odaya koşar ve sahneye şirin bir giriş yapar. O gün şanslıdır; çocuk gülerek uyanmıştır ve babanın şirinliklerine aynı şekilde karşılık vermektedir. İkisi gıdıklama, ce-eee, ve atıp-tutma gibi olimpik aktivitelere dalarlar ve aradan yarım saat geçince anne gelir. Olacakları çok canlandırmama gerek yok, en başta bahsettiğim popüler soru’nun -di’li geçmiş zaman versiyonuyla başlayıp, babanın karısını zaten hiçbir zaman dinlemediği gibi asılsız iddialar ve genellemelerle devam eden bir nutuk ola elir. Bunu ne benim yazmamın ne de sizin okumanızın bir yararı var. Onun yerine ben bu senaryoya mutlu bir son yazmak istiyorum (Parantez içinde olanlar baba konuşurken aklından geçenler)
ANNE- Aşkım ben geldim. Aaa uyandı mıı? Yedi mi yemeğini?
BABA- Yok yemedi. (Yemek demişti ya laan)
ANNE- Tüh, yoğurt mu yedi sadece?
BABA- Daha yemek olayına giremedik (Aha şimdi bağıracak)
ANNE- Ha altını mı değiştirdin?
BABA- Hayır? (Allahım yardım et)…Daha şimdi uyandı, iki dakka olmadı (Teşekkürler!!!)
ANNE- Ha süper dur hemen yemeğini ısıtayım, aşkım çok sağol harikasın, çok iyi oldu fön çektirmem, sayende valla.
BABA- Rica ederim hayatım, sen ne zaman istersen. (Yoğurt!)
😉
Nedir bu çektiğimiz 🙂
Ne onlarla ne onlarsız
İşte bu 🙂 ha haaaa haa:)) güldüm ya bildiğin güldüm 🙂 Yoğurt …Trajikomiksiniz beyler.
Mutlu sonu beğendim. Bazen duymak istenen sadece herşeyin yolunda olduğu galiba