Günümüzde hayat her alanda kompleksleşirken ihtiyaçlar ve çatışmalarda daha çeşitleniyor ve derinleşiyor. Buna örnek olabilecek durumlardan bir taneside erkeklerin baba olduktan sonra ki akşam izinleri. Çoğu evli erkek, bebek gelmeden önce haftada en az bir en fazla 4 akşam arkadaşlarıyla dışarı çıkabilirken, bu rakam çocuktan sonra ondalık sayılarla dibe vurabiliyor. Peki nedir bunun sebebi ve etkileri? Konuyu uzmanıyla tartışmak istedik, ve hiç düşünmeden Belçikalı sosyoloji 1. sınıf öğrencisi Jansen Verdonk’la bir röportaj ayarladık. Verdonk 2009 senesinden beri Antwerp Üniversitesi’nde ve bu konuyla ilgili hiç bir fikri yok.
Yeni babaların sosyal hayatlarında ki bu ani düşüşün sebeplerini biraz açar mısınız?
– Açamam.
Biraz daha spesifik olur musunuz?
– Tabi ki. Anne doğal olarak doğumdan sonra gittikçe büyüyen bir görev listesinin içinde kayboluyor. Bebek anneye bağımlı hale geldiğinden baba birçok aktivitenin dışında kalıyor. Bu dışlanmışlığın inanılmaz derecede ki ağırlığını bir nebze hafifletmek için baba kendini sokağa atıyor. Kışın ortasında evden atılmış minik bir kedi yavrusu gibi. Zavallı ve ilgiye aç… Kimsesiz ve bitkin…
Sanki biraz fazla dramatize ettiniz gibi. Peki bu sokağa atlamanın çeşitleri nelerdir?
-Valla çok çeşit olsa da aslında bunları iki ana grupta toplamak mümkün: Arkadaşlarla içmeye gidiyoruz, Akşam maç var.
Bu kadar az seçenek varken bunların çok sık tekrarlanması problemi çıkmıyor mu ortaya?
– Mutlaka. Anneler bu durumu anlamakta zorlanıyorlar. “Bir hafta da kaç tane maç olabilir ki”, veya “Senin arkadaşların da her akşam içiyorlar maaşallah” gibi tepkiler çok olağan. Aslında sorunun özü çok daha derinlerde. Anne evde otururken, o ök.z kocasının zivziv gezmesi büyük bir kırılma yaratıyor.
Bunun çözümü çok kolay değil mi? Anne de çıksın?
– Ne yazık ki göründüğü kadar kolay değil. Anne iki duygunun arasında bocalıyor çoğu zaman. Bebeğini evde bırakmış olmanın yarattığı suçluluk duygusu ve içinde ki özgürlük özlemi…
Babada da yok mu bu arada kalmışlık?
– Lafımı bitirmeden araya dalmazsanız çok sevinirim. Evet baba içinde bir arada kalmışlıktan söz edilebilir aslında: Karısından duyduğu korku ve içindeki özgürlük özlemi. Fakat burada bir nüans var. Baba ya alkol ya da maçın heyecanı sayesinde (bazen ikisi birden) karısından duyduğu korkuyu geçicide olsa unuturken, annenin duyduğu suçluluk duygusu hiç azalmaz hatta gittikçe büyür. Önce her yarım saatte bir, sonra her 10 dakikada bir evi arayıp çocuğu sorar. Bir süre sonra suçluluk duygusu özgürlük özlemini aşar ve anne koşarak evine döner. İlk yaptığı şey çocuğuna sarılıp onu bir daha bu kadar uzun yalnız(!) bırakmayacağına söz vermektir. Kahrolsundur özgürlük.
Bu davranışın doğal olarak babanın önünü açması beklenmez mi?
– Keşke, fakat yanıt hayır. Bakınız, anne her ne kadar istem dahilinde eve dönmüş olsa da o hala ‘özgürlüğü’ sistemden atmamıştır, ki bu çok doğal. Ama bir süre sonra kendisi sürekli bebekle uğraşırken kedi gibi habire dışarı çıkıp duran, bunu da hiç gocunmadan rahaaat rahat yapan kocasını görünce işler değişir. Niye o evde çocuk bakarken bu herif habire geziyordur? Zamanla otoritesini ortaya koyar ve baba için mutlu günler hoş birer anı olur. Önce babanın çıktığı saatler sorgulanır, derken çıkmalarının sıklığı eleştirilir, sonra yasaklamalar başlar.
Bu durumda babanın tepkisi ne olur?
– Önce kükrer. Saatlerin hatta genel olarak zamanın Einstein’in öne sürdüğü gibi aslında var olmadığı veya saate yanlış baktığı gibi çeşitli cevaplar verir karısına. Sonra hiçte sık çıkmadığını iddia eder ve neredeyse sokakta yaşadıklarını iddia ettiği başka kocaları örnek verir. Son enerjisiyle de yasaklara isyan eder ama karısının ikna (!) yeteneği karşısında çok şansı yoktur.
Peki çözüm…
– Çok çeşitli çözümler var ama uzmanların en sağlıklı bulduğu ilaç annenin zavallı babaya istediği gibi dışarıya çıkması için izin vermesi. Biliyorum bu kulağa ilk başta çılgınca gelebilir ama yapılan araştırmalarda uzun vadede 1’e 10 verdiği görülüyor. Bu opsiyon değerlendirildiğinde çocuklar büyüdüklerinde çok daha sağlıklı, zeki, ve başarılı oluyorlar. İlkbaharda çiçekler ayrı güzel açıyor, kuşlar daha çok yumurtluyor.
Son olarak babalara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
– Oturun lan oturduğunuz yerde.
Jansen Verdonk: Sana sevuyrum. Cok guzel yanitlamissin sorulari. Benlen evlen, ben hic sana karismam, hatta ben senden fazla disari cikarim.
Ben de aslında röportaj yapmak istiyordum ama iletişim adresi bulamadım burada…
j.verdonk@antwerp-yihhu.edu
🙂
bunu yanlışlıkla karınızla okumayın üm kaçamakları ve eninde sonunda galip geldiğini öğreniyor