Karanlık bir saatte yumuşak bir zeminde uzanıyorum. Kollarımla bağdaş kurmuşum başımın arkasında, ayaklarım çapraz. Yumuşak dediysem, öyle yastık yorgan gibi değil…Ağırlığımın altında hafif teslim oluyor, ama nerede dur diyeceğini de biliyor. Yeterince rahat diyelim olsun bitsin çok uzatmadan. Hiç ses yok etrafımda. Karanlık daha bir derin oluyor sanki sessizlikle pekiştiğinde. Ne bir böcek sesi, ne bir rüzgar fısıltısı… Çok zorlarsam uzaklardan bir uğultu var gibi, belki arabaların aktığı bir yol geçiyor yakınlardan, ama emin değilim. Belki de sessizlikten sıkılan kulaklarım vücudumun içinde ki hiç durmayan devinimin uğultusunu duymaya çalışıyorlar. Her neyse, yine çok uzattım.
Asıl olan ne yattığım yerin sertlik derecesi, ne de karanlıkta büyüyen sessizlik. Gözlerimi kırpmamaya çalışarak yukarı akıyorum. Yukarıda danseden onlarca yıldız aklımı başımdan alan renk oyunlarıyla hipnotize etmiş sanki beni. Bir ara sakin sakin, yanyana duran bir kaç yıldıza odaklanıyorum. Hayatta ne istediğini bilen yaşlı biri gibi. Başka bir ara ise hepsine birden bakmak isterken, hiçbirine bakamıyorum. Daha onsekizinde genç misali. Yıldızların tam ortasında hilal şeklinde ki aydede oturuyor. Nedense ona uzun süre bakamıyorum. Sanki o da bana bakıyormuş gibi hissettiğimden belki de, rahatsız oluyorum. Ben orda, yumuşak zeminde yatarken, ama çok da yumuşak değil, ve o uğultu bir gelip bir giderken, yanımda karanlıkta oturan birisi, ince bir tonla “Aydidde!” diyor.
Sesin geldiği tarafa dönüyorum hafif doğrulup dirseğimin üzerinde. Minik bir adam var yanımda, o da incecik boynunu uzatmış yukarı doğru bakıyor gözünü kırpmadan.
Yüzüme yavaşça yayılan bir tebessümle “Evet oğlum, Aydede” diye cevap veriyorum.
Oğlum aldığı onayın heyecanıyla bir de parmağını doğrultup gösteriyor: “Babba? Aydidde!”
Yavaşça doğrulup odayı minik bir galaksiye çeviren “yıldız ışıklı gece lambası kaplumbağa”yı kapatıp kapıyı aralıyorum. Koridorun ışığı doluyor odaya ben kapıyı açtıkça, sanki sabah oldu da güneş doğuyor, ay ve yıldızlar batıyor.
Yine oğluma doğru dönüyorum: “Ee-e yapalım mı oğlum?” diye soruyorum.
Koşarak kaçıyor odadan 🙂
Ben de arkasından gitmek için kalkamaya çalışırken farkediyorum ki, o kadar da yumuşak değilmiş oğlanın plastik oyun pedi…
Not: Annem “biraz da güzel birşeyler yaz baba olmak hakkında” dedi, bu çıktı 🙂
çok hoşuma gitti.sürprizli son…