(Resimdeki ve yazı içinde Carl diye hitap edilen kişi Carl Gustav Jung’dur)
Carl Amca zamanının ve hala günümüzün ehemmiyetli kişilerinden biridir. Ben kendisiyle geçtiğimiz senelerde tanıştım. Moda’da beraber çay içtiydik. Kendine münhasır bir adam. En sevdiğim yanı, aklına gelen lafı esirgemeden çatııır çatııır söylemesi. Bazen biraz ağır olabiliyor ama özellikle günümüzde bize lafı dolandırmadan söyleyecek insanlara ihtiyacımız var. Pinhan yayınlarından çıkmış, Duygu Olgaç tarafından çevirilmiş “Kişiliğin Gelişimi” adlı kitabında Carl şöyle diyor:
“Kişilik, yaşam boyunca sadece yavaş aşamalarla gelişebilecek bir tohumdur. Kesinliği, bütünlüğü ve olgunluğu olmayan hiçbir kişilik yoktur. Bu üç özellik çocuktan beklenemez ve beklenememelidir, çünkü bu özellikler onu çocukluğundan mahrum bırakır. Bu kürtajdan, prematüre sahte yetişkinlikten başka bir şey olamaz fakat modern eğitimimiz halihazırda çoktan bu gibi canavarları doğurdu, özellikle ebeveynlerin “çocukları için ellerinden gelenin en iyisini yapmak” ve “sadece onlar için yaşamak” gibi bağnaz amaçları edindikleri vakalarda. Bu ısrarlı ülkü kendi gelişimleri hakkında bir şey yapmaktan ebeveynleri etkin biçimde alıkoyar ve “en iyi” şeyleri çocuklarının boğazına dizmelerine yol açar. Bu sözüm ona “en iyi” şeylerin, ebeveynlerin kendilerinde ihmal ettikleri şeyler olduğu ortaya çıkar. Bu yolla çocuklar, ebeveynlerinin en kederli başarısızlıklarını başarmaya teşvik edilir ve hiçbir zaman giderilmemiş hırslarla yüklenirler. Bu gibi yöntemler ve ülküler sadece eğitim canavarlığına neden olur.”
Parça parça bakalım. Mesela ne diyor? Çocuğunuz için elinizden gelenin en iyisini yapmak ve hatta sadece onlar için yaşamak gibi amaçlara alenen ve cebren “BAĞNAZ” diyor. Okuyalım, baaağ-naz. (sf. Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen, mutaassıp, fanatik. -TDK Sözlük)
Ama nasıl ya??? Ben ebeveyn olarak en iyisini yapmazsam, çocuğumu sevmiyorum, sallamıyorum anlamına gelmez mi? Hem en iyisini yapmazsam, yarıştığım -başta kendimkiler olmak üzere- diğer ebeveynleri nasıl geçerim? Nasıl “en iyisi” ben olurum??? Sonra, ben en iyisini yapmazsam her şey mükemmel olamaz ki? İleride çocuğum dönüp beni “en iyisini yapmamakla” suçladığında kendimi nasıl savunurum hı???Hem pardon ama, sadece onun için yaşamicaksam niye yaptık bu çocuğu??? Kim için yaşayacağım? Kendim için mi? Pffohahahahaha. Aaay kendim için dedim hihihihi. Çok naifsin Carl bazenleri. Ben kendim için yaşarsam bencillik olur bu. Bencil biri olacağıma kurbağaya dönüşürüm daha iyi. Kendimi kahramanca feda edip tüm hayatımı birine adarsam, gerektiğinde küçük Emrah’ı oynamak kolaylaşıyor. Hem karşılığında bir şey beklemiyorum, sadece ileride tüm bu fedakarlığa karşı nankörlük yapmasın yeter benim için (!!!). Ayrıcaaaa, ona hunharca kendisi için yaşamayı, önce kendisini düşünmeyi öğretirken, aynı zamanda kendim için yaşamadığımdan, kendimi hep ondan sonra düşündüğümden dolayı yarattığım tezat ve aslında bu tezatı çocuğun farketmesi…bi dakka ya… kendi kendimi çürütüyorum bu bakış açısıyla… vazgeçtim. Yanlışsın Carl, ama daha bitmedi.
Başka ne diyor? Bu, sözüm ona “en iyi” şeyler, ebeveynlerin kendilerinde ihmal ettikleri şeylermiş. Bak bak bak. Şimdi öncelikle “ihmal” demiyelim, biz ebeveynler aramızda ona “muhteşem fedakarlık” diyoruz, az önce de söyledik. Ve katılmıyorum bu görüşe. Benim, müzik kulağım olmasına rağmen sırf tembelliğimden denediğim hiçbir enstrümanın devamını getirememiş olmamla, şu anda oğlumu müzik aletlerine boğmam arasında hiçbir ilişki yok bence. Ya da genç yaşta sağa devşirilmiş bir solak olarak, oğlumun sağ elle yazdığı gün içine düştüğüm keder, ve çaktırmadan -bir ihtimal daha var diye- sol eline tutuşturduğum kalemler… Yanılıyorsun Carl. Oğlum her istediğimi, tam olarak istediğim gibi yapmadığında onu şımarıklıkla üstü açık veya kapalı itham etmem benim ne kadar şımarık olduğumu ispatlamaz ki? Di mi?
Bak Carl efendi. Sana iki çift lafım var. Bilmediğin sularda yüzme bebeğim. Biz, millenial ebeveynler, afedersin psikolojiyi de, ebeveynliği de, çocukluğu da, mükemmel olmayı da, fedakarlığı da senden iyi biliriz. Biz hatasız değiliz belki. Kabul. Ama hatalarımızın hepsinin haklı sebep ve açıklamaları var, yani bizde hata bulsan bile, en kötü ihtimalle anne-babamızın suçudur. Çünküüüü, onların bizim için “en iyisini yapma” hırslarının ve bağnaz bir şekilde kendilerini bize adamalarının, hatta kendilerinde ihmal ettikleri şeylerin yanında kederli başarısızlıklarını da bizlere yüklemelerinin sonuçları bunlar. Ah Carl, ah. Bir gün gel de yine bi çay içelim, sana öğretecek bir iki şeyim var. Şimdilik tuvalete gidip aynaya bakacağım.