BİRİNCİ BÖLÜM: Bir sahne…
BABA- Hayatım lütfen şimdi sakin ol ve elindekini masaya bırak.
ANNE- Yapamam! Ne olursun benden bunu isteme.
BABA- Aşkım bu hepimizin iyiliği için çok önemli, biliyorsun.
ANNE- Bilmek istemiyorum Sedat! Benim için artık geri dönüş yok!!
BABA- Var Seda, var. Ben sana inanıyorum ve başarabileceğini biliyorum. Hepimiz sana inanıyoruz.
ANNE- Bunun faydası yok. Yalvarırım bırak şunu çocuğun ağzına sokayım, daha fazla dayanma gücüm kalmadı, bak gözlerim seyiriyor.
BABA- Tamam, derin bir nefes al şimdi?
ANNE- Hüüüümf…hooooh
BABA- Güzel, adım adım gidelim tamam mı? Önce bir parmağını çek istersen kaşıktan hı? Her defasında tek parmak. Bunu yapabilir misin?
ANNE- Denicem. Iııııiiiiih…
BABA- Harikasın! Bak, oluyor işte. Şimdi hazırsan ikinci parmağı çekebilirsin. Hangi parmak olduğuna sen karar ver. Kendini rahat hissetmeni istiyorum.
ANNE- Iııiiih… hayır. Olmuyor
BABA- Oluyor, olacak! Bundan çok daha zorlarını başardın, bunu da yaparsın.
ANNE- İiiiih…hah?!
BABA- Hahaha harikasın harika! Biraz dinlen istersen, terledin.
ANNE- Ay evet of püf bir nefes alayım… Olacak di mi Sedat? Başaracağım di mi?
BABA- Tabi ki başaracaksın aşkım, sen bir tanesin, on kaplan gücündesin, annelerin kraliçesisin.
ANNE- Hihihihi. Hazırım devam edelim mi?
BABA- Edelim aşkım.
ANNE- İiiiğüüü…hımf. Olmadı. Bi daha deniyorum. Hiyüüüüüğğf ühü yapamıyorum.
BABA- Daha çok denemelisin! Bu parmak da olursa çoğunluğu ele geçireceğiz.
ANNE- Olmuyooor olmuyor…
BABA- Seda diğer parmakların tekrar kapanıyor Seda! Sakın bunu yapma, çok iyi gidiyorduk! Seda lütfen?
ANNE- Üzgünüm Sedat, biliyorsun denedim… Benim yerim karanlık tarafta. Ben oraya aitim. Seni hep sevdim, ama aynı dünyanın insanları değiliz, farklıyız biz.
BABA- Seda?! SEDA?!!! SEDAAAAA yoooooo!!!! O artık 5 yaşındaa yapmaaaa!
ANNE- Hoşçakal Sedat… Al yavrum, aç ağzını bakayım? Aç dedim annecim? Açsana yavrum!… Bunu yersen sana yeni oyun alıcam, hı? Hadi kuzum, hadi kuşum aaa aç bakiym? Haaah, oooh affferin benim yavruşkoma, yemek yiyip kocamaaan olacak hihihi. Bak babası, yedi işte bi kaşık daha.
BABA- Homur homur homur eşek kadar çocuk homur homur hala kendi yemiyor homur homur
ANNE- İsterse yiyor Sedat. Ben yardımcı oluyorum sadece. Hep yedirmiyorum hem… Bi kaşık daha yer misin oğlum? Hı? Hadi ye, olur mu? Bi tanecik? Son? Hı? Hayır mı? A-aaa, olmaz ama söz bak bu son olacak, az kaldı? AY YEMEZSEN YEME BE!… Yoğurt veriyim mi? Ekmek?
İKİNCİ BÖLÜM: Bir röportaj…
Merhaba. Bu söyleşiyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Biraz anlatır mısınız, her şey nasıl başladı?
Katı mamayla beraber başladım kaşığı ilk kullanmaya. O zamanlar çocuk daha küçük olduğu için onu benim beslemem normaldi. Zaman geçtikçe bağımlılığa dönüştü. Kaşığın kendisi ve çocuğu bizzat yedirmek vazgeçilmez bir tutku haline geldi.
Tutku kulağa nispeten olumlu geliyor. Aynı zamanda “bağımlılık” dediniz. Orayı biraz açar mısınız?
Evet, bağımlılık daha doğru aslında. Tutku bir süre sonra içinden çıkılmaz bir tutsaklığa dönüştü. O sıralarda çevremdekiler beni uyarmaya başlamıştı ama ben yaptığımda kötü bir şey görmüyordum. Çocuk büyüdükçe ona yemek yedirmek daha da zorlaştı çünkü daha bilinçli direnç göstermeye başladı. Ben de buna karşılık kaşığa daha sıkı sarıldım. Yaklaşık iki aydır rehabilitasyon görüyorum. Az da olsa biraz gelişme var ama kurtulduğumu söylemek için henüz çok erken.
Rehabilitasyona siz mi başvurdunuz? Yani gönüllü olarak mı başladınız programa?
Bir bakıma evet. Eşim bunu uzun süredir dillendiriyordu ama ben duymamazlıktan gelip geçiştiriyordum. Sonuçta zor bir karar.
Peki nasıl kabul ettiniz?
Bir akşam yine çocuğa yemek yedirirken, dönüp bana kendi kendine yemek istediğini, okulda da bunu yaptığını söyledi. Bu tabi benim için müthiş bir şoktu. Ona açıklamaya çalıştım. Bunun doğru olmadığını, ben ona yedirmezsem kendi kendine yiyemeyeceğini, okulda da ben olmadığım için muhtemelen öğretmenlerin ona yedirdiklerini, belki rüya gördüğünü filan söyledim. Ama çok sakin bir şekilde masadan başka bir kaşık aldı ve önündeki yemeği yedi.
Bu olay olduğunda çocuğunuz kaç yaşındaydı?
Yirmi.
Ama bu aslında doğal değil mi? Yirmi yaşında bir çocuğun yemeğini kendi kendine yemesi?
Evet belki. Yani evet. Ama bu onun bir konuda daha benden bağımsız olacağı anlamına geleceği için ben buna inanmak istemedim. Israrla tekrar tekrar kaşığı ağzına sokuşturmaya çalıştım ama her defasında reddedip kendi kendine yemeye devam etti. Bu benim kırılma noktam oldu. O an kendimden geçmişim. Daha sonrasını eşimden dinlediğim kadarıyla biliyorum çünkü bilincim dışında hareket etmeye başlamışım. Önce zorla kaşığı ağzına sokmaya çalışmışım, yapamayınca sinirlenip burnuna sokmuşum. Eşim olanlara müdahale etmek isterken başka bir kaşık kapıp yemeğe daldırdıktan sonra eşime yedirmeye çalışmışım.
Peki sonra?
Sonrasında beni bir şekilde yatıştırıyorlar. Bir kaç gün evden çıkamadım. Eşim ve oğlum üç öğün dışarıda yediler, kaşıkları da sakladılar. Derken bir gece eşim ben gizlice uyuyan oğluma yemek yedirmeye çalışırken beni yakaladı ve hiç zaman kaybetmeden bir kliniğe başvurduk. Artık benim yanımda olmaması şartıyla oğlumun kendi kendine yemek yiyebildiği fikrine alışmaya başladım. Doktorum belki bir iki ay içinde aynı sofrada oturabileceğimizi düşünüyor.
Sizin durumunuzda olan annelere söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ben onları çok iyi anlıyorum, ama uzun vadede çocuğun kendi ayakları üstünde durmaya başlaması gerektiğini, bunun onun yararına olduğunu görmek lazım. Aslında çocuğun kendi ayakları üstünde durmaya başlamasını bir kayıp olarak algılamak yerine bir başarı olarak adlandırmak daha yapıcı bir yaklaşım. Alan tanındığı zaman kendi kendilerine yiyebildikleri gerçeğini görmezden gelmek ve bir annenin kendi bağımlılığını red etmesi çok zor. Ama mümkün.
Açıklığınız için teşekkür ederim. Minnetimizi belirtmek için size paslanmaz çelikten, sapında tavşan gravürü olan bir kaşık getirdik.
Yemezler.
Bi deneyelim dedik. Tebrikler.
Nay nay noy.