Dün akşam bi konserimsi dinletideydik. Kimin dinletisi olduğunu şimdi uzun uzun anlatmaktansa ben bir ipucu vereyim, siz çıkarın gerisini: Emre Kınay ve Bora Öztoprak. Alın size ipucu, daha ne?
Sezen Aksu şarkılarının çoğunluğu oluşturduğu bir program yapmışlar. Ben Sezen Aksu’dan hep çakmış biri olarak çoğu şarkıya “Aaa Ooo bu Sezen’in miymiiiş?” veya “Bu ne be? Sezen’in böyle bir şarkısı mı varmış” gibi tepkiler gösterdim akşam boyunca. Arada bildiğim şarkılardan biri de aslen Bülent Ortaçgil’in bir eseriydi. Çok dinlediğimiz bir şarkı. Yalnız bu sefer dinlerken, aslında şarkının bir çocuk tarafından ebeveyne hitaben söylendiğinde iri bir kısmının ne kadar anlamlı olduğunu gördüm. Hatta bana fazla anlamlı geldi. Bakınız aşağıdaki gibi:
Beni kategorize etme
Benle oynama (NOT: Şirin oyun anlamında değil, tutarsız tutarsız davranma, ağzını burnunu kırdırtma anlamında)
Yaftayı yapıştırıp
Bana isim koyma
Karikatürleştirme beni
İlahlaştırma
Tabulaştırma sakın
Tapulaştırma
Ben seni öyle sevdim
Böyle mi sevdim?
Matematikleştirme beni
Çarpma, bölme
Toplama, çıkartma
Beni hesaplaştırma
Mekanikleştirme beni
Otomatikleştirme
Beni yarıştırma onla, bunla
Karşılaştırma
Ben seni öyle sevdim
Böyle mi sevdim?
Güfte, ebeveynlerin (yazıyı yazan ben, ve okuyan sen hariç 😉 çocuklarına tipik olarak -yapmamaları gerektiğini bilmelerine rağmen- yaptıkları şeylerin güzel bir özetini listelemiş.
Ben seni öyle sevdim, böyle mi sevdim diyor şair.
Çocuğu çocuk gibi koşulsuz, karşılıksız, organik sevmek.
Merak ediyorum, biz mi işi zorlaştırıyoruz, yoksa çocuk büyütmek bir şekilde zorlaştı mı? Bu sorunun cevabını vermektense, izin verirseniz, önce gidip çocuğuma bu listeden bir kaç şey uygulayacağım. Sonra akşam kafayı yastığa koymakla uykuya dalmak arasındaki 15 saniye boyunca vicdan yaparken vermeye çalışırım sorunun cevabını 🙂