BABALAR DA PARTİ YAPAR

 
 Ne güzel söylemiş çikolata renkli sanatçı:

“Gönlümde açmadan solan bir gülsün 

Her zaman gamlıyım her zaman üzgün 

Beklerim yolunu aylar boyunca 

Yeter ki gel bana senede bir gün 

Ağarsa saçlarım 

Solsa yanağım 

Adını anmaktan yansa dudağım 

Bu aşka canımı adayacağım 

Yeter ki gel bana senede bir gün”

Ve Babalar Günü geldi (sayılır).
Gerçi hiç bir zaman bir Anneler Günü olamaz ama olsun, ne kaa ekmek o kaa köfte. Bunu en iyi yapılan babalar günü reklamlarından anlıyorum. Anneler gününde cümlemizi japon çizgi film karakteri gibi ağlatan senaryolar çıkarken, babalar günü reklamları ‘eeeh işte, yaaani’de kalıyor. Gerçi geçmişte neredeyse hiç olmazdı, en azından şimdi firmalar biraz daha deniyorlar (Youtube’a ‘Anneler Günü reklam’ yazın, bir de ‘Babalar Günü reklam’ yazın, farkı görün).

Bizim oğlanın gittiği yuva bu sene empati yapıp Baba-Çocuk günü düzenledi. Sağolsunlar, çok eğlendik. Paylaşmak isterim.

Oğlum ve ben sabah kahvaltıyı müteakip çıktık evden. Yol lay lay lom, tiri nay nay nom şeklinde animasyonlarla geçti. Sanki He-Man’le Atılgan. Müthiş bir uyum. Yuvaya gelince -ki biliyordu yuvaya gittiğimizi- hiç bozmadı. Bahçe kapısından içeri girerken hazırlanmış ikram masasını, öğretmenleri ve bizden önce gelmiş bir kaç baba-çocuğu görünce sesi kesildi. Ses kesildi kesilmesine ama bakışları şunu söylüyordu: “Lanet olsun baba, bu bir tuzak!!! Hemen çıkalım burdan!!!!”. O an dönüp benim farkında olan ve memnun yüzümü görünce satıldığını anladı, ama artık çok geçti. Babası da bu organizasyonun içindeydi… Baktım, diğer çocuklar da yoğun bir kıllanma hali içindeler: “Lan bi dakka yaa yuva bizim yuva, tamam. Öğretmenler de burada, o da tamam. Ama niye dışarıda herkes, neden babalar burada duruyorlar???”. Zavallıların yüzünde donuk bir ifade. Her gün desibellerce çığlık atarak içinde koşturdukları bahçede korkuluk gibi duruyorlar. Ben tabi bu durumdan haince bir zevk aldım. “N’oooldu, tırstın mııı ehehehehe, bugün de babanla eğlenecen canım, yerse” dedim. Çaresizce baktı yüzüme.

Derken ortam kalabalıklaşmaya başladı. O an farkettim ki aslında biz babalarda da bir sıkıntı var. Kendimiz çok savunmasız hatta çıplak hissettiğimiz bir ortamdayız. Bir köşede tecrübeli eğitimli öğretmenler, pedagoglar, diğer köşede yanlış davranmaktan korkan annesiz babalar. Yalnız babalara durum farklı yansımıştı. Hepimizin ağzı kulaklarındaydı. Ama bir nüansla. Hani bir bilinmeze doğru ilerlerken yay gibi gerilirsin, ağzında gerilir, yanlara doğru genleşir sanki gülüyormuşsun gibi, aslında gülmekle ıkınmak arasında kalırsın ya. O misal. Ben annelerin buna benzer ortamlarda çok daha çabuk hatta hemen tanışıp kaynaştığını tahmin ediyorum. Biz de ise babalar çocuklara yapışıp kaldılar. Çocuklar utanmasa (ve olaydan tırsmış olmasa) koca adamları ellerinden tutup birbirleriyle tanıştıracaklar. Zaman her şeyin ilacı. Bir süre sonra ortam ısınmaya başladı.

Ve animasyon ekibi çıktı ortaya. Tam hatırlamıyorum (heyecandan olacak) ama galiba ilk aktivite ördek dansıydı. Bildiğimiz kulu-kulu-kuu-vakvak. Animatör abla sırayla hareketleri gösterdi (avuçlar, dirsekler, popo, şak şak şak alkış) ve şimdi başlıyoruz dedi. “Çocuklar zaten biliyor” diye de ekledi. Bunu duyunca baba olarak özgüvenim iyice tavan (!) yaptı. Veee müzik! 

Siz hiç 20 eşşek kadar adamı kendinden geçmiş bir şekilde, meyve ağaçlarının altında, minik bir bahçede, ördek dansı yaparken gördünüz mü? Üstüne üstlük çocuklar hala olaya anlam veremiyor ve çok hareket etmiyorken?? Bence iyi bir ressam bu anı resmetse, dünyanın en baba müzelerinde baş köşede sergilenirdi. ‘Son Yemek’ tablosu tırı vırı kalır yanında.

Dansın iyisi kötüsü yoktur. Ben hep buna inanırım. Komik dans eden biri -ki kime göre, neye göre komik- dans etmeyen birinden her daim iyidir… O zaman devam. İkinci turda sörvayvır benzeri bir oyun oynadık. Oyunu kelimelerle anlatamicam. Seyrediyorsanız sörvayvırdaki herhangi bir oyunu yazılı olarak anlatmaya çalışın. 3 cümleden sonra bir daha konuşalım. İki takıma ayrıldı çocuklar ve babaları. E bir bahçede bu kadar erkeği bir araya getirince bahçeye geyik de girer hemen. 

“Ünlülerle Gönüllüler gibi”
“Ehehehe”

“Hahahaha” 

“Adadan kim gidecek?!” 

“Hohahaha”

“Ama haksızlık var, bizim takımda küçük çocuklar çoğunlukta”

“Hangi takımı tutuyorsun abi sen?”

“Beyler en çok bira tüketme oyunu oynayacakmışız ehiehiehiheiheiheihe”

“Oooo birinçim” ve daha niceleri…

Halbuki benim aklımdan ‘Tontonlarla Ponponlar’ geçmişti. Söyleyemedim. Keçiören Belediyesi.

Oyunun amacı en çok sayıda topu toplamaktı. Lakin bittiğinde animatör abla iki sepetteki topları saydı veee BERABEREEEE! Tüh, yenemedik karşı takımı. Olsun yavrum, bir sonraki oyunda silindir gibi ezip geçeriz o zottikleri, gömücez onları bu bahçeye, (biiiiiiiip) (biiiiiiiiiiiiiiip), pardon oğlum ayıp bi şey söyledim, söylememem gerekirdi. Erkeğe takımlı oyun oynatırsan, böyle. Arkasından şölen devam etti. Bir sonraki oyun da beraberlikle bitince “Şike var” itirazları yükselmeye başladı. Sonra farkettik ki, mabatımızı yırtsak skor değişmeyecek. Kabullendim ben de… 

Kapanışta klasik bir rock’n’roll şarkısı açtı animatör ekip ve “Hadi bakalım babalar ve çocukları piste gelsin, rakınrol yapalıııım” diye kalabalığa gazı verdiler. Bu nokta da bir şeyi söylemeden geçemeyeceğim: Oradaki babaların belli bir rakınrol geçmişi olduğu gerçeği. Oldukça yaratıcı figürler eşliğinde danslar başladı. Daire şeklinde duruyoruz, sırayla bir çift ortaya gelip 10 saniye şovdan sonra geri daireye dönüyor. Ben tabi konsepti anlamadığım (daha doğrusu eşimin tabiriyle ‘dinlemediğim’) için ortaya ilk çıkan baba-çocuğun yanında dana gibi dansetmeye başladım. Adamcağızın ayağına bir kaç kere bastıktan sonra animatör abla beni uyardı, yerime geri dönüp sıramı beklemeye başladım. Benim oğlan patates çuvalı gibi (hala şoku atamamış), bense bir rakınrol yıldızı. Oğlanı kollarından tutup emme basma tulumba gibi salladıktan sonra, dansın finalini onu etrafımda çevirerek yaptım. Arkadan gelen baba altta kalmadı, çocuğunu koltuk altından tutup diklemesine havaya fırlattı bir kaç kere. Akabindeki bunu gördü ve artırdı. Havaya fırlattıktan sonra tutup bacaklarının arasından geçirdi. Kalabalık kendinden geçmiş, çılgınlarla gibi alkışlıyordu. Ben, biraz sonra bir baba çocuğunu degajla yandaki park yerine şutlicak diye düşünmeye başlayarak endişelendim. Öyle şeyler olmadı ama, gidişattan, bir ara olacak gibi geldi ne yalan söyliyim.

Oyunlar bittikten sonra babalar için hazırlanmış olan (resimdeki) pastanın kesilmesine geçtik. Kimse biz terlemiş babaların sırtına havlu koymayınca farkettik ki eşlerimiz orada değil. Pastamızı yedikten sonra, çocuklar biraz daha canlandılar. Ama sanırsam burada krediyi pastaya vermek gerekiyor, çok güzeldi.

Partiye varmadan önce en çok merak ettiğim şeyi en sona sakladım. ‘Acaba babalar günü eğlencesinde kaç tane anne olacak?’. Tahmini size bırakıyorum 😉 

NOT: Mini Kulüp ailesine bu güzel organizasyon için tekrar teşekkürler 🙂

BABALAR DA PARTİ YAPAR’ için 6 yanıt

  1. Serkan Bey ellerinize sağlık ne kadar güzel, içten ve keyifli yazmışsınız. Sizi mutlu edip keyifli zaman geçirtebildiysek ne mutlu bizlere… Psk.Arzu TURÇALI

  2. hahaha siz yaşarken ben okurken pek eğlendim/k 🙂 babalar gününüz kutlu olsun.

    son soruya da bir tahminim var..anneler akıllıdır yaa hazır bebeleri babalara satma fırsatı doğmuş, hem de bakıcılar eşliğinde, kesin bütün anneler arazi olmuştur! 🙂

  3. Teşekkürler sizi de eğlendirebildiysek ne mutlu bize. Başlangıç öncesi yüz ifadeleri ile sonrasındakiler farklıydı ve mutluydu bu bize yetti..Üstüne tuz ve biber olarak yazınızı okumak fırsatımız oldu çok keyiflendik..Gururlandık… Simanimasyon ailesi olarak sevgilerimizi yolluyoruz….

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s