Bizim veled dünyaya teşrif ettikten sonra çevremdeki tecrübeli ebeveynlerden çeşitli öğütler almıştım. Bunlardan bir tanesi bizzat kendi annemden gelmişti: “Sakın çocuğunu başka çocuklarla karşılaştırma. Her çocuk kendine özeldir”. Kulağımdaki küpelerden biri olan bu tavsiyeyi bile bile ihlal ettim zaman zaman, ama kulağımda olmayaydı, kesin daha çok yapardım karşılaştırma hatasını.
Bu yanılgıya çoğumuz zaman zaman düşüyoruz diye tahmin ediyorum.
“Baksana bey, bunların çocuğu 4 aylık, fransızca konuşuyor, bizimki daha türkçe konuşamıyor. Resetlesek mi?”
“Karıcım, bizimki bu boy bu kiloyla 3 yaşındaysa bu yarma nasıl 1 yaşında oluyor? Bizim çocuk minyatür saksı bitkisi gibi kaldı yanında.”
“Ya onların çocuğu sırtlan gibi yiyor
Bizim kızın ağzı mühürlü
Neden böyle bizim çocuğumuz
Ühü ühü…”
Kendimden örnek verirsem, ben mesela eksik olduğum bir konuda başkasıyla karşılaştırılsam uyuz olurum.
“Serkan bak, Orkun çocuğuna hiç bağırmıyormuş, sen de daha az bağırsan keşke.”
YA NE ALAKASI VAR YA??? NE ALAKASI VAR!!! BAĞIRMIYORUM BEN!!!
Niye bağırıyorum? Çünkü ben ben’im, Orkun da Orkun. Ben Orkun olsaydım, Orkun da ben olurdu – ki o vakit zaman ve varlık boyutlarındaki kırılmadan doğan kuantum kayması sonucu… her neyse. Anladınız işte. Ben Orkun olamıyorum, ama eminim Orkun da benim kadar güzel oynatamıyordur çocuğu. Gıcık Orkun.
Görüldüğü gibi karşılaştırılmak adamı hasta edebiliyor. Orkun duysa benim çocuğu ondan çoook daha iyi oynatabildiğimi, o da uyuz olurdu. Gerçi kendisi baş uyuz zaten.
Okuduğumuz 4 kiloluk, kalın çocuk bakımı kitapları bize ideal veya ortalama çocuğun nasıl olması gerektiğini anlatır hep. Ama ideal ebeveyn omadığı gibi ideal çocuk da yoktur aslında. Her insan dünyaya geldiğinde bir genetik zorto portosu oluyor, bir de bu genetik zorto portoyla el ele verip o insanın davranışlarını şekillendiren şartlar potopitisi oluyor. Dolayısıyla her çocuk kendine hastır. Ee? Bunu hepimiz biliyoz zati, sen ne ukalalık yapıyon demeyin. Bilmekle yapmak arasında bazen 2000 km olabiliyor. Her nasıl insanlık bin yıllardır ölümsüzlük teranesinin peşinde koştuysa, ebeveynlerde ideal çocuğun peşinde koşuyor bazen. Ama nafile. Benim anladığım ama uygulamakta zorlandığım bir temel prensip ‘Kendine yapılmasından hoşlanmadığın şeyi çocuğuna yapma’. Ne yani, ben bana bez bağlanmasından hoşlanmam, çocuğa da bağlamayım mı? diyebilirsiniz. Ben onu kastetmiyom. Siz anladınız.
Bu arada Orkun diye bir arkadaşım yok. Olsaydı adını burada zikredecek kadar patavatsız olmazdım.
Ama bir çok babanın bir Orkun’u var, ve ben çocuğumuza da bir Orkun biçmenin ne kadar yararsız olduğunu anlatmak istiyorum.
Hayalimizdeki çocuğun peşinde koşmaktansa, önümüzdeki çocuğun tadını çıkarmaktan bahsediyorum.
Hepimize kolay gelsin.
aferin. bunu anlamak yarı yapmaktır.
🙂
Bilemiyorum. Orkun’un blogunu da bir okumak lazim aslinda. (!)
“Onumuzdeki cocuk” guzel baglamaydi.
Orkun’un blogu acaip sıkıcı. Valla.
>:)