Daha önce yuva seçimiyle ilgili daha düzgün bir yazı yazacağıma söz vermiştim. Aha yazıyorum. Geçen yazı daha çok bilim kurgu kıvamında olmuştu, bu daha çok henüz bu aşamaya gelmemiş babalar için bilgi ve analiz içeriyor.
Yuva nasıl seçilir?
Herşeyden önce, sevgili babalar, yuvayı dişi kuş seçer. Aaa çok mu şaşırdınız? Tabi ki hayır. Peki kararı anne alıyorsa, baba ne işe yarar, ya da, bu yazının babalar için ne önemi var. Anneler bu konuda kolay kolay karar veremedikleri için ara ara size danışıp büyük ihtimalle yine bildiklerini okuyacaklardır. Ama bu danışma sürecinde babanın doğru soruları sorarak ilgilendiğini belli etmesi kendi sağlığı açısından çok önemlidir.
Bütün hikaye çocuk doğduğu an başlar. Anne bebeğini doğurduktan sonra ilk sorduğu şey “Sağlıklı mı dohtur bey?”, ikinci sorduğu şey ise “Çocuğu hangi okula yazdıracağız bey?” dir. Yuh artık o derece mi, demeyin, evet bu derece. Gel zaman git zaman bebek büyür, oyun grubu yaşına gelir (2-3 arası). Böylece araştırma başlar. Ben derin gözlemlerimde bu süreç boyunca annelerin endişeden gözlerinin büyüdüğünü, ve dillerinin uzadığını farkettim. Bilmukabele, babalarında kulakları küçülüyor (acaba neden?). Herneyse, üşenmedim size yuva seçimi sırasında gözönünde bulundurulması gereken tüm kriterleri, önem sırasına göre aşağıda dizinledim (öztürkçe).
Kriter 1: YABANCI DİL
Öncelikle bilinmesi gereken, ingilizcenin artık yabancı dil olmadığıdır. Yani bir yuva ingilizce eğitim veriyorsa bu fark yaratmaz. İdeal olan bir ingiliz, bir fransız, bir de alman öğretmeni olan yuvadır. Fıkra gibi.
Kriter 2: REFERANS
İki tip referans vardır. Bir yakın çevre, bir de ınının ınısı. İlki daha tecrübeli kardeş, kuzen, kanka gibi insanlardan oluşur. Bunların memnun olmadığı okul kesinlikle denenmez. Tavsiye ettikleri okul ise en önce değerlendirilenlerdir. İkinci grup ise “Ayşe’nin bir arkadaşının tanıdığının komşusu o okula vermiş çocuğunu, ama hiç memnun kalmamışlar” diye tanımlanabilir. Neden memnun kalmışlar/kalmamışlar diye sormayın çoğu zaman abik gubik sebepler duyarsınız (çocuğun ingilizcesi bozulmuş, veya öğretmen ders sırasında başka çocuklarla da ilgileniyormuş gibi). Opsiyonel bir referans daha vardır aslında: Ünlü referansı. Gülben Ergen’in veya Ayşe Arman’ın çocuğunun gittiği yuva, duvarlarında ünlü resimleri asılı Adana kebapçıları tadında bir referans sunar.
Kriter 3: HAFTADA KAÇ GÜN/SAAT
Çocuğun yuvaya başlaması, özellikle çalışmayan annenin günde en az birkaç saat özgür kalması anlamına gelir. Yani ne kaa saat o kaa saadet. Mesela haftada üç gün, günde iki saat sıkıntı yaratır. Haftada 5 gün olsun, o da yetmez 15 olsun filan. “Efenim, biz çocuğun travma geçirmemesi için her gün gelmesini uygun bulmuyoruz” diyen yuvaya “yoh yee” demekten çekinmeyin. Yiyolar sizi. Kendileri travma geçirmesin diye yapıyorlar.
Kriter 4: ÇİŞ / KAKA
Bir yuvaya başlayacak çocuk henüz tuvalet eğitimi almadıysa bir çok okul sizi geri çevirebilir. Ya eğitimin bitmesini bekleyeceksiniz ya da çiş/kaka temizlemeyi kabul eden bir yuva bulacaksınız. İnsan çocuğunu günün sonunda kakası poposunda fosilleşmiş olarak geri aldığında anlıyor bunun önemini.
Kriter 5: ÖĞRETMEN
Mantık olarak bunun en önemli kriter olmasını bekleyebilirsiniz. Eğer öyle düşünüyorsanız, siz bir anne değil, babasınız. İdeal öğretmenin tanımı aşağı yukarı şöyledir: Evli ve çocuklu ama mümkünse en fazla iki çocuk. Çok güzel veya bakımlı olması iyiye işaret değil, bu çocuklardan çok kendisiyle ilgilendiği intibasını uyandırabilir. Zaten anne sabah sabah saçı başı birbirine karışmış olarak yuvaya gittiğinde karşısında bir Scarlett Johansson görürse bu hiç uygun olmaz. Aynı şekilde öğretmen mutahasıp ve kısmen paçoz giyinmelidir. Yaşı anneden çok fazla olursa sıkıntı (kesin ukala), ama çok genç olursa yine sıkıntı (kesin ilgisiz, laylaylom). En uygunu anne yaşında veya artı/eksi birkaç yaştır. Son olarak, eğer öğretmen yerliyse, tandeminin (asker tabiriyle badi) yabancı olması beklenir. Hatta yerli öğretmen aslında negatif bir etki de yaratabilir. Oysa hayvan gibi aksanı olmasına rağmen İrlandalı bir öğretmen sırf ecnebi olduğu için ne şirindir.
Kriter 6: Ö/P ORANI
Bu oran basitçe öğrenci başına düşen pedagog sayısını temsil eder. İdeal rakam her çocuğa iki pedagogtur ama piyasada iki çocuk başına bir pedagog da kabul görmektedir. Çocuklarımız artık potansiyel manyak olarak tanımlandıkları için, bu tip pedagog hizmetleri olmazsa olmazların arasına girmiştir. Çocuk yuvaya başladıktan birkaç hafta sonra sizi kenara çekip birkaç soru sorduktan sonra endişeli bir ses tonuyla psikologun iletişim biligilerini verirler. Nedir olay? Çocuğunuz o gün hamurdan buldozer yaparken içindeki sürücünün kulaklarını tam takamadığı için ağlamıştır. Bu da başarısızlık durumunda depresyona girme eğiliminin işareti olabilirmiş…Hadi len!
Kriter 7: PARRA PARRA PARRAA
Yukarıdaki kriterlerin yanında fıstık niyetine. Yersen… Biz de herşey var, ama kol gibi de fiyatımız var, kıçından donunu bile alırız diyen bir okul, ebeveyn (özellikle anne) tarafından ne yazık ki “kesin bir bildikleri vardır” tadında değerlendirilir. “Ama karıcığım altı üstü günde iki saat gidecek, ne gerek var bu kadar paraya?” gibi salak diyaloglara giren babalar…komik olmayın.
Kolay gelsin.